Editörün Seçtikleri Manşet

CHP muhafazakar seçmenin oyunu niçin alamıyor?

Yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki AK Parti’den kopan seçmen CHP’ye gitmiyor.

Esasında mevcut partilerden hiç birine gitmiyor.

Fakat CHP ana muhalefet olduğu için beklenti iktidardan kopan seçmenin bu partiye yönelmesi.

Fakat bu yönelme gerçekleşmiyor.

Bu durumu ‘toplum yeterince dindar görmediği için CHP’ye gitmiyor’ şeklinde açıklayanlar çoğunlukta.

Yani muhafazakar seçmenin bu partiye yönelmemesinin önündeki en önemli neden ‘CHP’nin dine, dindarlığa mesafeli bir parti olması’ diyenler bir hayli fazla. 

Böyle düşünenler sadece kimi yazarlar, aydınlar, kanaat önderleri değil.

CHP tabanının önemli bir kısmı ve CHP’li kimi siyasetçiler de benzer bir düşünceye sahip.

Geçtiğimiz günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu T24 ziyaretinde muhafazakar kesimin CHP’ye mesafesinin sebeplerini araştırdıklarını, o kesimden insanlarla küçük gruplar halinde görüştüklerini, o insanlara “hiçbir tedirginlik duymadan temel sorunun ne olduğunu anlatmalarını istediklerini” söyledi.

Görünen o ki Kemal bey bu meseleye epeyce kafa yoruyor ve kendince çözüm yolları arıyor. 

Bu amaçla geçmişe yönelik özeleştiri yapmaktan da imtina etmiyor.

Dahası aday tercihlerinde muhafazakar kesime sıcak gelecek isimlere ağırlık veriyor.

Mesela Ekrem İmamoğlu’nun seçim sürecinde camide Yasin okuması, miting meydanına imam çağırıp dua ettirmesi, göreve başladığı gün makamında imam eşliğinde dua okuması…

Tüm bunlar muhafazakar kesimde var olduğu düşünülen önyargıları kırmaya dönük çabalar.

Fakat görünen o ki tüm bu çabalar istenilen sonucu vermiyor.

Çünkü hem Konda’nın hem de Metropoll’ün araştırma sonuçları bize gösteriyor ki ülkedeki bütün olumsuzluklara rağmen CHP’nin oyu artmıyor.

İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve daha birçok sorun nedeniyle AK Parti’den kopan seçmen CHP’ye gitmiyor.

AK Parti’den kopan seçmenin CHP’ye gitmemesinin nedeni kimilerinin dediği gibi CHP’nin dinle, dindarlıkla mesafeli olması mı?

Ya da tek ve en önemli neden bu mu?

Bu konuda birçok kimseden farklı düşünüyorum.

Yani esas sorun CHP’nin dindar olmaması veyahut dindarlıkla mesafeli olması değil. 

Kişisel kanaatim asıl sorun CHP’nin ülkeyi yönetebilecek bir parti görüntüsü verememesi.

İç kavgaları, parti içi çekişmeler, partinin çok parçalı görüntüsü, herkesin kendi kişisel çıkarını partinin kazanımının önünde görmesi bunun için parti içi çekişmelere girmekten imtina etmemesi… 

Bütün bunlar CHP’nin ülkeyi yönetebileceğine, sorunların üstesinden gelebileceğine olan inanca büyük darbe vuruyor. 

Konda’nın ekim ayı araştırmasında şöyle bir soru var: “Ülkedeki sorunları sizce kim çözer?”

‘AK Parti çözer’ diyenlerin oranı yüzde 30, ‘CHP çözer’ diyenlerin oranı yüzde 13.

Bu da bize gösteriyor ki CHP seçmeninin neredeyse yarısı CHP’nin ülkeyi yönetebileceğine, mevcut sorunları çözebileceğine inanmıyor.

CHP seçmeninin yarısının bile inanmadığı, sorunları çözeceğine dair güven duymadığı bir partiye başka seçmenlerin gelmesini beklemek hayalcilik olur. 

Bana göre en temel sorun bu. Yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün çabasına rağmen CHP’nin henüz ülkeyi yönetebilecek, sorunları çözebilecek parti görüntüsü veremiyor olması. 

Esas sorunun, kimilerinin dediği gibi ‘din’ olmadığını gösteren başka veriler de var.

Mesela başta Eskişehir olmak üzere birçok bölgede CHP’nin yerel seçim oyu genel seçim oyundan çok yüksek.

Adayların dindar kimliği olmamasına rağmen aynı seçmen yerelde oy verdiği bir partiye genel seçimde oy vermiyorsa bu durumu partinin dindarlığa mesafesi ile açıklayamayız.

CHP’nin muhafazakar kesimden oy alabilmesi için dindar olması veyahut dini kimliği belirgin insanları aday yapması da çözüm değil.

Çünkü Konda’nın çok ayrıntılı birçok araştırması var.

Bu araştırmalara göre oy tercihinde dinin, dindarlığın etkisi olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 20 bandında. 

Yani yüzde 80 için din, dindarlık mesele değil. 

Dahası dünya değişiyor, toplum değişiyor, insanlar değişiyor.

Toplumu sağcı, solcu, muhafazakar gibi eskide kalmış kalıplarla tanımlamak da giderek imkansızlaşıyor. 

Bu nedenle esas mesele partinin ülkeyi yönetebilecek bir yapıya kavuşması. 

Diğer taraftan muhafazakar seçmenle irtibat kurmak, onların dikkatini çekmek için de gerçek anlamda demokrat, eşitlikçi, sahici politikalara ve üsluba ihtiyaç var.

Söz ve eylemlerde ciddi anlamda bir tutarlılığa ihtiyaç var. 

Yani CHP’nin gerçek anlamda demokrat olması gerekiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu anlamda verdiği çabalar anlamlı ve önemli.

Fakat bir tek Kılıçdaroğlu ile olacak iş değil.

Hem parti kadrolarında ciddi bir değişime ihtiyaç var hem de tabanı dönüştürecek çalışmalara.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokratlığı ne yazık ki partinin bir kimliği haline gelmiş değil.

Onun yaptığı iyi şeyler diğerlerinin yaptığı yanlışlar arasında kaybolup gidiyor.

Bu nedenle uzmanlığı, yetkinliği esas alan, toplumla diyalog kurabilecek, sorunların üstesinden gelebilecek, dahası ülkeyi yönetebilecek gençlerden ve kadınlardan oluşan kadroya dayalı yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var. Önümüzdeki aylarda yapılacak kurultayın da bunun için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. 

Yani muhafazakarlardan oy alması için CHP’nin dindar değil gerçek anlamda demokrat olması gerekiyor. 

Sadece liderin değil partinin kimliğinde ete kemiğe bürünmüş bir demokratlıktan bahsediyorum.

Kimlikleri, inançları, yaşam tarzlarını zenginlik gören, kimseyi öteki görmeyen, bunu da sadece genel başkan düzeyinde değil her seviyede hal ve hareketleriyle, davranışlarıyla gösteren bir parti haline gelmesi gerekiyor. 

Muhafazakar toplum kesimi dindar siyasetçi arıyor tezinin bir illüzyon olduğu kanaatindeyim.

Bu kanaatimi de eldeki araştırmalara dayandırıyorum. 

Oy tercihinde dindarlığı esas alanları, CHP’nin dindarmış gibi davranarak ikna edeceğini düşünmek bana göre ham hayalden başka bir şey değil.

Kaldı ki bütün hedef kitle dindarlığı esas alan yüzde 20 değil. Yüzde 80 dururken yüzde 20’yi dert etmek pek anlaşılır bir durum da değil. 

Tekrar edeyim: CHP AK Parti’den kopan muhafazakar seçmenin oyunu almak istiyorsa öncelikli olarak ülkeyi yönetebileceğine, sorunları çözebileceğine, önce kendi seçmenini sonra da toplumu inandırması gerekiyor.

Sonrasında ciddi bir üslup ve yaklaşım ayarlamasına da ihtiyaç var. 

Dindarlaşmak veyahut dini argümanlarla siyaset yapmak CHP’ye bir şey katmayacağı gibi mevcut iktidarın inanç istismarına dayalı, ülke için zararlı siyasetini de meşrulaştıracaktır.

Levent GÜLTEKİN

KAYNAK: Diken

İlgili Yazılar

Tekel arsasını bir de benden okuyun…

TOKATtan Haber

5 Milyon 200 Bin Kişi Kredi ve Kredi Kartı Borcunu Ödeyemedi: ‘Borç Yapılandırma Fonu Kurulsun’

TOKATtan Haber

Niksarlılar’dan Külebi anması

TOKATtan Haber

Yorum Yaz