Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Bahçeli CHP’den, bizse hem yaşadıklarımızdan hem de Tokat’taki uygulamalardan dertliyiz

MHP’li dostlarımız alınmasın ama Sayın Bahçeli’nin hamamın namusunu kurtarmaya çalışır gibi AKP’nin yanlış politikalarını savunmaya çalışması anlaşılır gibi değil.

2 Kasım 2021 tarihinde TBMM Grup Toplantısında yapmış olduğu konuşmada MHP milletvekillerine, “Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek yüzünü her zeminde, her yöremizde anlatacağız” diyerek seslendi.

Hiç sakıncası yok.

MHP’yi dinleyecek MHP’li bulabilecek mi, bulursa geçim sıkıntısından bunalmış vatandaşa CHP’yi anlatabilir mi bilinmez ama görülüyor ki, Bahçeli siyasetini CHP karşıtlığı üzerine kurmuş.

Hükümet ortağı olduğu 2002’de, AKP’yi iktidara taşıyan genel seçimin yapılmasını isteyen, sonra AKP genel başkanını ve politikasını aşırı bir biçimde ve ağır sözlerle eleştiren, daha sonra da beklenmeyen şekilde AKP politikalarına ve genel başkanına övgüler düzen Sayın Bahçeli’nin gündemiyle vatandaşın gündemi 180 derece ters.

Konuşmasından anlaşılıyor ki, gündeminde ekonomi yok, işsizlik yok, zamlar yok, AKP’nin % 20, bilim dünyasının ise % 49 olarak açıkladığı enflasyon yok, perişan edilen dış politikamız yok, geçilmeyen köprüler, gidilmeyen yollar ve hastaneler için beş müteahhide ödenen milyarlar yok, üretim yok, hukuk yok!

Gündeminde, “Alışverişe çıkarken tok karnına çıkın”, “Alıverişe çıkarken çocuklarınızı yanınızda götürmeyin”, “Kombilerinizi kısın”, “Evi daha az ısıtın” diyerek milletimizle alay edenler yok! Milletin bütçesine yeni ve yüksek vergiler ekleyen bütçe yok?

Sayın Bahçeli yalnızca Sayın Erdoğan’a ve Başkanlık sistemine karşı olanlara karşı.

Boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz hesabı ekonomiden dış politikaya, yargıdan özgürlüklere kadar içinden çıkılmaz güç durumlarda kalmışız ama Sayın Bahçeli hala abartılı anlatımlar (hamaset) peşinde.

Ne yapalım? Milletimizin büyük bir çoğunluğu fülüsü ahmere muhtaç; çok fakir, geliri katır kuyruğu gibi; hiç büyümüyor ama biz hala çoban kulübesinde padişah rüyası görmeye devam mı edelim?

Acaba diyorum, CHP’nin gerçek yüzünü anlatacağını söyleyen Sayın Bahçeli, sosyal medyada “Bitcoin değil, yağcoin” başlığıyla paylaşılan Ayçiçek yağının 2 yıl 7 ay 16 gün içinde nasıl olup da % 182 arttığını da anlatabilir mi?

***

Sayın Bahçeli CHP’den dertli, biz ise yukarıda konu ettiğimiz sıkıntılardan ve de Tokat’taki kimi uygulamalardan dertliyiz.

Bu dertlilerin başını çekense gazeteci Sayın Sevan Çamlıca… O’nun çığlıklarına, başkaldırışına hak vermemek elde değil.

Tokat merkez ve ilçesi Niksar’daki tarihi yapıların “restorasyon” adı altında perişan edildiğini, “turizm geliştireceğiz” söylemleriyle özgünlüğünün bozulmasını gördükçe insan elbette başkaldırıyor.

Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Sivas Koruma Kurulu ve yerel yönetimlerin onayı ile yapılan sözde “restorasyonlar”, “eski hayratı da berbat ediyor”, ilgili tarihi yapıyı, eseri daha iyi bir duruma sokmaya çalışırken büsbütün bozuyor.

Dönemin Belediye Başkanı Duran Yadigar’ın girişimleri sonucunda, Makedonyalı şehir planlamacısı, IRCICA Mimarlık Bölüm Başkanı, dünyanın seçkin üniversitelerinde kürsüsü olan ve tarihi Mostar Köprüsü’nün ayağa kaldırılmasını sağlayan, Kudüs’ün iyileştirilmesinde (rehabilitasyonunda) görev alan Prof.Dr. Amir Pasiç bir dönem yardımcılarını raporlama yapmak üzere Niksar’a göndermişti.

Seçkin üniversitelerden mezun olan bu akademisyenler Niksar Kalesi’nde yapılan restorasyon için çok üzülmüşler ve “Keşke bu şekilde bir restorasyon yaptırmasaydınız. Hatta hiç dokunmasaydınız. Tüm tarihi dokuyu katletmişsiniz. Oysa biz bozulmayan tarihi dokuları okuyarak size bu kale ile ilgili çok değerli bilgiler verebilirdik” demişlerdi. Şimdi bir de tarihi Bizans Köprüsü Leylekli Köprü (Yılanlı Köprü) de yapılan hoyrat restorasyonu görseler kahrolurdular eminim.

Sayın Yusuf Beyazıt’ın Vakıflar Genel Müdürü olduğu dönemde, yıkıp dökük, perişan haldeki tarihi eserlerimizin ayağa kaldırılması bizleri çok sevindirmişti.

Ancak bu tarihi yapıların çeşitli kullanımlar için özgün halini bozacak şekilde başka bir yapıya dönüştürülmesi duyarlı Tokatlıları çok üzdüğü gibi, tarihi Hıdırlık Köprüsü’ne “restorasyon” adı altında yapılan “müteahhitlik” uygulaması da çok üzmektedir.

Hele hele restorasyon adı altında canına okunan bu köprüye bakanlı açılışla restorasyon övgüsü düzmek nedir hiç anlamıyorum.

Şehirlerin belleği vardır. Onu koruyarak geleceğe aktarmak, bu kötü restorasyonu yaptıranların, buna onay verenlerin ve şehri yönetme savında olanların görevidir. Çünkü tarihi mimari yapılar şehrin kimliğidir. Tokat’ın bağları, yeşili talan edilerek betondan canavara dönüştürülmesi, kimliğini yitirmesi yetmezmiş gibi, şimdi de restorasyon adı altında tarihi yapıların, gelişim adı altında da çevrenin canına okunmaktadır.

Hiç mi Avrupa’dan örnek almıyorsunuz? Avrupa’nın tarihi yapılarıyla bilinen hiçbir önemli ülkesinde şehirlere bu kıygı (zulüm) yapılmaz. Bu nasıl bir ideolojik tercihtir? Anılarımız, belleğimiz siliniyor.

Restorasyon, millet bahçesi, şehir parkı, sanayi sitesi gibi adlar altında bu tarihi yapıların, yeşil alanların, mekânların, tarım arazilerinin ve çevrenin yıkılmasında, bozulmasında, yok edilmesinde rolü olan herkes bu suça ortaktır.

Oysa Tokat 14 medeniyete kucak açmış bir şehirdir. Bu anlamda Tokat, aynı zamanda Roma’dır, Bizans’tır, Selçuklu ’dur, Danişmendli ’dir, İlhanlı’dır, Osmanlı’dır ve Türkiye’dir. Kimsenin bu mirası yıkmaya, yok etmeye, izlerini silmeye hakkı yoktur.

Tehlikenin farkında mısınız bilmiyorum ama şehrimiz gelişme adı altında ve AKP Belediyeciliği eliyle vatandaşlarımızın aleyhine, bir avuç yandaşın lehine olmak üzere ticari esaslara göre düzenleniyor ve birileri de bunu övüyor.

Bunun adı yerel ekonomik kalkınma değildir. Kentsel gelişme değildir.  Allah aşkına bu şehri yönetme savında olanlar hiç yurt dışına çıkmıyorlar mı? Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği tarihi Avrupa kentlerinden Prag’ı görmediler mi? Prag’a gittiğinizde 600 yıllık geçmişi bir anda kucaklıyorsunuz, çünkü özgünlüğünü koruyor. Eski Prag tarih, kültür, sanat kentidir. Öte yandan yeni bir Prag var. Burada tarihi doku aynen korunmuş. Gidenler Paris ve Roma’da da tarihi dokunun aynen korunduğunu anlatıyorlar.

Bunları dikkate aldığımızda 14 medeniyeti kucaklayan bir yeşil Tokat var. Peki, neden yeşilini, tarihi dokusunu, doğasını, ırmağını bozarsın, neden tarım arazisine sanayi sitesi yaparsın?

“Turizmi geliştireceğiz” deyip duranlar, Kanal Tokat projesiyle övünenler turizmin bir numaralı düşmanının estetik çirkinlik olduğunu bilmiyor mu? Bir yer çirkinse turizm değeri de yoktur. Bunu anlamak çok mu zor!

Ülke genelindeki uygulamalardan geçtim, bazen Tokat’ta da “cehaletin kutsandığı”, “yapıcı eleştirilerin yağı gibi (düşmanca) gibi karşılandığı”  bir zaman diliminde yaşadığımız düşüncesine kapılıyorum. Eğer bu düşüncemde haklı isem ki, haklı olmamayı dilerim, bu öncelikle yaşadığım şehir için bir yıkımdır.

Ve ne yazık ki zamanla bir yıkıma dönüşebilecek olan ve halkın parasıyla yapılan yanlış uygulamaları yüreğimiz sancıyarak izliyoruz ve elimizden de seslendirmekten başka bir şey gelmiyor.

IRCICA: İslam Konferansı Teşkilatının Kültürel alt organı; İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma merkezi

İlgili Yazılar

Biat ediyorsan ahlaklısın, düşünüyorsan ahlaksızsın

TOKATtan Haber

Gönüllülerimiz İtalya yolunda

TOKATtan Haber

Başkan adaylarının “kentsel dönüşüm” vaatleri…

TOKATtan Haber

Yorum Yaz