Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Nedir bu doktorların bizlerden çektiği?..

Herhalde promter yoktu ki, Sayın Cumhurbaşkanı, doktorlar için, “Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz, buralarda onlarla devam ederiz. Gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri süratle davet ederiz. Buralar boş kalmaz merak etmeyin” deyiverdi.

Bugünkü şartlar altında hangi akıllı doktor yurt dışından Türkiye’ye dönmek ister bilmem ama doktorlarımızın yurt dışına gitmek istemelerinin nedenini bilmek için çalışma ve yaşam koşullarına bakmak yeterlidir.

Ben, yurt dışından Türkiye’ye gelmek isteyen kariyer sahibi bir Türk doktoru olduğunu duymadım. Sayın Cumhurbaşkanı Afganlı, Suriyeli doktorları kast ediyorsa bu doktorları ülkemiz doktorlarıyla kıyaslaması dahi çok üzücü ve en azından bende konuya yeterince hâkim olmadığı kanaati oluşturuyor.

Konuşmasına gelince…

Türk Diş Hekimleri Birliği bu konuşma için, “Aklın yerine hamaseti koyan açıklama…” şeklinde yanıt verdi.

Bu söze katılmamak mümkün mü? Demek ki muhalefet tarafından dile getirilen, “devletin 20 yıldır “kötü” yönetilmesi” savı boşuna değilmiş. Demek ki bu siyasal erk için “liyakat” gerçekten önemli değilmiş.

Ülke yönetiminden birinci derecede sorumlu bir Cumhurbaşkanı, mesleğinde yıllarını vererek uzmanlaşmış, yardımcı doçent, doçent, profesör unvanını almış bir doktorla, üniversiteyi yeni bitiren doktoru bir tutar mı?

Kendisine soralım! Tıp fakültesini yeni bitirmiş, hastanede uzmanlığını almak üzere göreve başlayan bir doktora kalp ameliyatı olur mu?

Hadi ondan da vazgeçtim! Uzmanlığını yeni almış bir doktora mı kalp ameliyatı olur yoksa yıllarca edindiği eğitimi, deneyimi, uzmanlığı ve yaptığı ameliyatlarıyla adından söz ettiren bir tıp profesörüne mi?

Ülke yönetiminden sorumlu bir kişi aklına geleni söylememeli, ne söylediğini bilmelidir. Yurttaş olarak bunu beklemek hakkımızdır. Hani “İnsan 40 defa ölçmeli bir defa biçmeli” diye bir söz vardır ya, bir cumhurbaşkanı da konuşurken kırk defa düşünmelidir.

Kime sormuş bilinmiyor ama sormuş ve doktorların 8 bin 9 lira aldıklarını öğrenmiş. En yükseği 20-25 bin lira civarında para alıyormuş.

Bu günün Türkiye’sinde asgari 11 yıllık bir eğitimden sonra (fakülte ve uzmanlık alma süresi) insan yaşamı ile uğraşmaya başlayan bir doktorun 25 bin lira para alması olanaklı değildir.

4 yıllık herhangi bir fakülteyi bitirmiş, yüksek lisansını ve doktorasını yapmış saraydaki kimi zevat 100 bin lira ya da üstünde para alırken, hatta bazı kamu görevleri bu rakamı da aşan çifter maaş alırken, 10 veya 11 yılda uzmanlığını alan bir doktorun bırakınız 25 bin lira almasını, 8-9 bin lira olması çok görülebilir mi?

Kaldı ki, çok uzun yıllar sonunda; eğitim, uzmanlık ve kariyer basamakları dâhil 20, 25 yılda profesör unvanını alan ve kamu hastanelerinde görev yapan (tıp fakültesi hastaneleri) “çok iyi doktorlar” ancak döner sermaye paylarıyla birlikte 20-25 bin lira ve civarında ücret alabilirlerse büyük olay!

Bunun neresi çok?

Düşünün! En az 11 yıl emek vererek yalnızca uzmanlığını alacaksın, üzerine en az 10 yıl daha görev yaparak, yüzlerce makale okuyarak, makale yazarak, başarılı ameliyatlar yaparak, isabetli teşhisler koyarak iyi bir doktor olma yolunda önemli bir yol kat edeceksiniz ama bu yapılan öğretim, eğitim ve uzmanlık sürecinin ancak üçte birini yaparak siyaset dünyasında yer alan birisinin aldığı ücretin üçte birini alamayacaksınız.

Bu yetmezmiş gibi, her türlü saldırıya açık olacaksınız, gecenizi gündüzünüze katacaksınız, kaybettiğiniz hastalarınız için çok üzülecek içten içten gözyaşı akıtacaksınız buna karşın emeğinizin hakkını alamayacak ve takdir görmeyeceksiniz.

Adalet ve bunun neresinde?

Büyük emek vererek ve özveriyle çalışan doktorlarımızın aldığı ücretlerin çok olduğu yönünde bir algı yaratacaksınız ama kamuda çifte maaş alanlar için tek kelam etmeyeceksiniz.

Asgari net ücretin 4 bin 253 lira olduğu bir ülkede uzmanlığını alan bir doktorun 8 ila 9 bin lira alması bu ülkeyi yönetenlerin ayıbıdır.

Doktorlarımıza en çok değer vermesi gereken Cumhurbaşkanının, onların sorunlarına çözüm bulmak yerine onları küçümsemesi ve 8-9 bin lira gibi yüksek maaş aldıkları algısı yaratması çok düşündürücü ve üzücüdür.

Bugün şehrimiz Tokat’taki Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde doçent ve profesörlerin “özel muayene” lerine yoğun bir talep vardır. Bazı dallarda özel muayene için 10, 15 gün sonrasına gün alabiliyorsunuz. Bu, insanların “uzmanlığa ve deneyime” duydukları güvenin sonucudur.

Doktor İsmi vermeden bu üniversite hastanesinden bir örnek verelim. Önemli bir dalda profesör olan bir doktorumuz haftanın 4 günü sabah 09, akşam 17 veya 18’ e kadar yeni gelen hastaları muayene ediyor, daha önce muayene ettiği ya da ameliyat yaptığı hastaların kontrolünü yapıyor, tabiri caizse nefes alamıyor. Hastaların inanılmaz kaprislerini çekiyor. Ve haftanın 1 günü de sabah 07.00-18.00 ameliyata giriyor. Yoğunluk olduğu günlerde haftanın iki gününde ameliyata giriyor.

Peki, ne alıyor? Maaş ve döner sermaye dâhil toplasan ortalama 20 bilemedin, 25 bin lira. O da hasta yoğunluğunun yaşandığı, hastanenin iyi ciro yaptığı aylarda. Bu hekim Tokat dışında bir özel hastaneye gitse bunun en az iki katını alır.

Böyle bir doktoru Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bu ücretlerle tutmak kolay mı? Gelen her başhekim bu doktorları hastanede tutmak için yoğun çaba harcıyor.

Üzücü olan, doktorluk gibi özel bir meslek grubunda olanların sorunları çözmek, onlara çok iyi ücretler ödemek için gerekenleri yapmak yerine “giderlerse gitsinler, Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz” demek ya bu mesleğin “abc” sini bilmemekle ilgilidir, ya da maksadını aşan anlık bir konuşmadır.

Belediyede masa başında müdür olarak görev yapan, yapılacak işleri mahiyetindeki çalışanlara havale eden, toplasanız bu şekilde günde 3 bilemediniz 4 saat mesai yapan bir kamu görevlisi 10 ila 12 bin lira arasında ücret alırken, uzmanlığını almış bir doktorun 8-9 bin lira alması bu mesleğe değer verilmediğinin bir göstergesidir.

Yalnızca doktorlarımız mı? Hastanelerimizde yoğun bir şekilde çalışan ve çeşitli saldırılara (hasta yakınlarının saldırıları, şiddeti salgına yakalanma vs.)  açık olan tüm sağlık çalışanları ve idari personel (sağlık emekçileri) de hak ettikleri ücretlere ve çalışma koşuşlarına kavuşamamışlardır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın doktorlar için söylediği “giderlerse gitsinler” sözünü duyunca aklıma “Şu Mektepler Olmasa Maarifi Ne Güzel İdare Ederdim” diyen maarif vekili geldi.

Ülke yönetiminden sorumlu olanlar sorunları öteleyerek veya görmezden gelerek ya da önemsemiyor hissi vererek çözemez, tam tersine sorunları çoğaltırlar.

Unutulmamalıdır ki, bugünkü sorunlar zamanında çözülemeyen basit sorunların birikiminden doğmuştur.

İlgili Yazılar

Tokat’a gelişi nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan için asılan afişler ve yeni yapılan Tokat Havaalanı

TOKATtan Haber

20. Tokat Enleri İstiklal Ödülleri

TOKATtan Haber

Anasınıfı öğrencileri Başkan Sargın’ı ziyaret etti

TOKATtan Haber

Yorum Yaz