Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Mustafa Arslan, diğer Cumhur İttifakı milletvekilleri ve Sosyal Medya Yasası

Baştan söyleyeyim bu yasa, hukukun kuvvetini zayıflatan hatta yok eden ancak kuvvetlinin hukukunu geçerli kılan bir sansür yasasıdır.

Sayın Arslan’dan hukukçu kimliğiyle ve inancı gereği adalet kadar büyük tanrısal bir şey olmadığını bilmesi ve adaleti tek bir adama bağlayarak değil,  akılla sağlaması gerektiğini bilmesi beklenir.

Kuşkusuz, çıkacak yasanın, siyasal iktidarın kendileri aleyhinde eleştirel yazı, haber ve paylaşım yapan gazetecilere ve yurttaşlara karşı iyi niyetini ifade eden bir yasa olmadığını Sayın Mustafa Arslan da biliyor.

Sayın Mustafa Arslan bu yasaya, bugüne kadar lafebeliği ve yalan haberlerle ucuz gazetecilik yaparak ya da doğru olmayan verileri topluma sunarak siyasal iktidarı aklamaya çalışan gazete, gazeteciler ve kurumlara, bu yönde yapılan paylaşımlara ses çıkarmayan siyasal iktidarın yasa hazırlayarak muhaliflerin sesini kısmaya çalışmasına bir hukukçu olarak nasıl “kabul oyu” verecek ve sonra da Tokatlı seçmenin karşısına nasıl çıkacak merak ediyorum.

Çok merak ediyorum. Bir hukukçu vekil, adil olmayan bir yasaya uyulmasını nasıl bekler? Adil olmayan yasaya uymayanların ceza almalarına nasıl onay verir? Çözüm diye sunulan bu yasanın aslında bir “kötülük” yasası olduğunu nasıl düşünmez?                                    

Martin Luther King’in de dediği gibi” İnsanın adil yasalara itaat etme gibi bir yasal sorumluluğunun ötesinde ahlaki sorumluluğu bulunduğunu ama aynı şekilde, insanın adil olmayan yasalara da karşı gelme ve itaat etmeme gibi bir sorumluluğu da olması” gerektiğini Avukat Milletvekili Sayın Mustafa Arslan da bilmiyor mu?

Hazırlanan yasa taslağında suçun açık tanımı bile yapılmamıştır. Örneğin hangi paylaşımın yalan, toplumu tahrik eden bir paylaşım olduğuna kim karar verecek? TÜİK’in %  70 kusur oranındaki enflasyon verisini değil de ENAG’ın % 150 oranındaki enflasyon verisini paylaşırsam ceza alacak mıyım? Örneğin Sayın Cumhurbaşkanı Van’a üniversiteyi kendilerinin yaptığını söyledi. Bunun doğru olmadığını belirten bir paylaşım yaptığımda ceza alacak mıyım? Ekonominin durumunun kötü olduğunu anlatan bir haber ya da makale yazdığımda cezalandırılacak mıyım?

Yine bir örnek vereyim. Adaletin üç temel ilkesi vardır; mülkiyetin istikrarlı olması, mülkiyetin ancak mutabakat ile transfer edilebilmesi ve verilen sözlerin yerine getirilmesi… Eğer mülkiyet istikrarlı değilse daimi savaş olur. Eğer mülkiyet mutabakat sonucunda transfer edilmezse ticaret olmaz. Sözler tutulmazsa o zaman da birlik olmaz. Diyelim ki ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği sözleri tutmadığı / tutamadığına ilişkin bir analiz / haber yaptım. Ne olacak? Hakkımda dava mı açılacak? Yargılanıp ceza mı verilecek?  Adalet bunun neresinde?

Daha kanun çıkmadan İletişim Başkanlığı’ndan Marmaris’teki yangınla ilgili bir açıklama yapıldı. Diyor ki bu yangınla ilgili kamu kurumu dışındaki açıklamalara itibar etmeyin. Yani bize diyor ki ‘Biz geçen seneden beri uçak kiralayamadık, gece uçuşu yapan helikopterler kiralayamadık bunu görmeyin, o ormanlar cayır cayır yansın yoksa sizi hapse atarım’.

Peki, adaleti egemen kılmakla sorumlu hukuk adamı ve milletvekili Sayın Mustafa Arslan bu yasa hazırlanırken neredeydi? Adalet komisyonunda değil miydi? Adalet Komisyonu’ndaki görevi özgürlüğü, hukuku korumak ve yıkıldığı yerde yeniden inşa etmek değil miydi? Bunlar değilse başka nedir?

Sayın Arslan şunu çok iyi bilmelidir. Bugünkü gençlik belki bilmeyebilir, bilenler de kitaplardan okumuştur. Ancak ben ve benim yaşımda olanlar yaşayarak öğrenmişlerdir ki, bizim siyaset tarihimizde genellikle yönetim kimde ise güçlü hep o olmuştur. Her yönetim kanunları işine geldiği gibi koymuştur. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle…

Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylemişler, kendi işlerine gelenlerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırmışlardır.

Ancak bu düşünce iki siyasal iktidar tarihinde baskı ve zulme dönüşmemiş midir? Birisi rahmetli Adnan Menderes’in Demokrat parti iktidarında diğeri ise Sayın Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP iktidarında…

Oysa doğruluk her yerde birdir, siyasal iktidarların değil, yurttaşların işine gelendir. Düşünmesini bilen her insan bundan şu sonuca varır. Doğruluk; yurttaşın yararına olan işleri yapmaktır.

Herkes elini vicdanına koyup söylesin. Bugün Türkiye’de tüm insanlara eşit ve tam adalet sağlanıyor mu? Din özgürlüğü, basın özgürlüğü, haber alma özgürlüğü, kadın cinayetleri alanında tarafsızlık, objektiflik ve adalet sağlanabiliyor mu? Mahkemelerde tarafsız kararlar alına biliyor mu? Tarafsız karar alan hukuk insanları yerlerinde kalabiliyor mu?

Bana öyle geliyor ki, Tokat yerel gazeteleri ve gazetecileri de, korkusuzca çıkıp öbür insanlara şu yalın gerçeği öğretmesi devrimci bir davranış olur.

Bugünkü siyasal iktidar aslında neyse bugün de odur. Hiç bir zaman başka türlü olamayacak; çünkü tek adamın hayatı hep buydu, hep bu olacaktır. Tarih budur! 20 yıl önce “Demokrasi bir araçtır, istediğimiz istasyonda ineriz” mealinde sözler eden bugünün güçlüsünden bizi şaşırtacak bir atak beklememiz hayal değil mi?

Beni en çok şaşırtansa, Tokat’ın 4 hukukçu milletvekilinin; Sayın Yusuf Beyazıt, Mustafa Arslan, Özlem Zengin ve Yücel Bulut’un bu yasaya itiraz etmemeleri ve suskun kalmalarıdır.

Kuşkusuz yasaya Meclis’te de “kabul” oyu da vermeleri bizler için hiç şaşırtıcı olmayacaktır ama genel seçimlerde alınacak sonuçlar onlar için çok şaşırtıcı olabilir.

İlgili Yazılar

Niksar Ayvaz Suyu kime peşkeş çekiliyor?..

TOKATtan Haber

“Şeker fabrikaları kapanabilir”

TOKATtan Haber

OSB Alt Yapı Yatırımları

TOKATtan Haber

Yorum Yaz