Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Yasal ama etik değil…

Meslek odalarından herhangi birine üye olmadığımı, dolayısıyla “Kim köşe kadısı, kim bostan bekçisi olacak”  gibi bir derdimin olmadığını daha önceki yazılarımda belirtmiş ve “Lakin memleket te bizim! Burada ne yaşanıyorsa etkisi bize oluyor” demiştim.

Bu yazımın da bu doğrultuda değerlendirilmesini dilerim. Biz tarihe not düşelim, gerisi bu yazı konusu isimlere kalmış.

Bildiğiniz gibi Tokat Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri tamamlandı.

Seçimlerde Sayın Erol Can 12, Sayın Ali Çelik 8 ve Sayın Sami Ülkü’de 5 Meclis üyeliği aldı.

Pazar günü gerek Sayın Ali Çelik, gerekse Sayın Sami Ülkü sosyal medya hesaplarından bir açıklama yaparak “Seçmen koalisyon istedi. Kırmızı liste /Beyaz liste ile anlaştık. Dönüşümlü başkanlık sistemi ile Tokat Ticaret ve Sanayi odasını yöneteceğiz. Şehrimize hayırlı olsun” şeklinde açıklama yaptılar.

Çok acele alınmış bir “anlaşma”diyebileceğim bu karar, eğer sürpriz yaşanmazsa, az sayıda meclis üyesi çıkaran iki grup tarafından ve “koalisyon“  adı altında uygulamaya alınacak.

Bunun için yasal bir engel yok. Ancak, en az meclis üyesi çıkaran iki grubun koalisyon kurarak elde ettikleri salt çoğunlukla (yarıdan bir fazla üye sayısının oyuyla sağlanan çoğunlukla) mecliste en çok üye çıkaran grubu dışlaması, yok sayması etik (ahlaki) değildir.  

Ortaya çıkan sonuçlar, üyelerin bir koalisyon isteğine işaret ediyorsa, bu koalisyonun mecliste en çok sandalyeyi alan liste merkezli yapılması daha etik (ahlaki) olurdu.

Bizim siyasi geleneğimizdeki uygulamalar da bunu işaret eder. Örneğin, yasada bir hüküm bulunmamasına karşın, Türkiye’de koalisyon kurma görevi Cumhurbaşkanları tarafından her zaman (istisnalar hariç)  en çok oyu alan partiye verilmiştir.

Bu demokratik ve daha çoğulcu bir yönetimin inşası için yaşamsal derecede önemlidir.

Benzetmekte hata olmaz. Kurulacağı açıklanan böyle bir koalisyon şişirilmiş bir botta seyahat etmek gibi olur. Kurum ve elbette üyeler kolay kolay dibe batmazlar, fakat ayakları hep ıslak kalır.

Beyaz ve Kırmızı liste liderleri birleşmek suretiyle ve bir sayı farkla sayısal gücü elinde bulundurarak iktidarı ele geçirmeyi ve dönüşümlü başkanlık yapmayı düşünmek yerine,  kurumu ve üyeleri geliştirecek en geniş çoğunluktaki bir organizasyonu süreklilik arz edecek şekilde gerçekleştirebilmeliydiler. Tüm başkan adaylarına da bu yakışırdı. Umarım bunun için hala geç değildir.

Dikkat çeken önemli bir nokta da koalisyonun, oda başkanlığı ve meclis başkanlığını bölüşmek yerine, oda başkanlığının bölüşümü üzerine kurgulanmasıdır.

Koalisyon kurma kararı alan beyaz ve kırmızı listenin dokularının birbirleriyle uyumlu olup olmadığından geçtim. Ama sonuçta odayı iki sene farklı bir düşünce, diğer iki sene de diğer farklı bir düşünce yönetecek. Oda için farklı düşüncelere sahip olduğunu bildiğimiz iki başkan iki yıllık görev süreleri boyunca neyi nasıl yapacaklar anlamış da değilim. Bu konuda bir koalisyon şartları belirlemişler, bunu yazıya dökmüş ve üyelerle paylaşmışlar mı?

Bu durum odaya 12 meclis üyesi çıkaran oda üyelerini dışlamak ve onları bir sayıdan ve araçtan ibaret görmek anlamına gelmiyor mu?

Yanlış, sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. O da, mecliste en fazla üyeye sahip liste etrafında birleşmektir. Unutulmasın ki erdem, çıkarların çarpıştığı yerde ortaya çıkar.

Ortaya çıkan tablo, hem 4 yıldır oda başkanlığı yapan Sayın Ali Çelik’e, hem de Sayın Sami Ülkü’ye bir demokrasi geleneğini başlatma fırsatı sunuyor.  Unutulmamalıdır ki, sağlam olmayan bir algoritmada ne yapacağınız planların ne de oynatacağınız oyuncuların hiç bir ehemmiyeti yoktur.

Umarım ve dilerim hem Sayın Ali Çelik’in, hem de Sayın Sami Ülkü’nün düşünceleriyle yapacakları iş “soylu” olur.

Ve son söz; “Davranış; kendi imajımızı sergilediğimiz bir aynadır.”

İlgili Yazılar

Niksar’da neler mi oluyor?

TOKATtan Haber

Andolsun AKP’den hesap soracağız

TOKATtan Haber

Fıtık tedavisinde, 7 maddede kimler ameliyat olabilir, kimler fizik tedavi ile iyileşebilir

TOKATtan Haber

Yorum Yaz