Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Rektör Prof. Dr. Fatih Yılmaz ve Tokat GOÜ…

Peşinen uyarayım, uzunca bir yazı okuyacaksınız. Çünkü Tokat için çok önemli.

Haberiniz vardır. Birkaç gündür Tokat GOÜ Rektörü Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz hakkında basında ve sosyal medyada haberler ve açıklamalar yer almaktadır.

Gerek sosyal medya paylaşımlarının çoğunda ve gerekse yapılan ayrıntılı açıklamalarda Rektör Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz’a destek mesajları verilmektedir.

Ancak bu desteklerin “Tokat’ın evladı”, “Tokatlı rektör” gibi bir rektör için ayırt edici özellik taşımayan anlatımlar altında verilmesi Sayın Rektör adına çok üzücüdür.

Bir rektörde aranması gereken nitelik, nereli olduğu veya hangi düşünsel alana sahip olduğu değil, liyakat sahibi olup olmadığıdır.

Anımsayanlar olacaktır. Ekim 2022 de AKP yanlısı olduğu bilinen Eğitim Bir Sen ‘in 1 Nolu Şube Başkanı rektörlük seçimleri arifesinde açıklama yaparak, dönemin Rektörü Prof. Dr. Sayın Bünyamin Şahin’i ağır, gerçeklikten uzak ve ideolojik yaklaşımlarla eleştirmiş ve çizgiyi aşarak yeniden rektör seçilmemesi için kurumları harekete geçirmeye çağırmıştı.

Öyle ki, Sayın Bünyamin Şahin’i kampüs içine raylı sistem yapmadığı ve Tıp Fakültesini kampüse taşımadığı, bir CHP’linin akrabası, bir İyi Parti yöneticisinin kızını işe aldığı gibi saçma, gerçeklikten uzak, ideolojik yaklaşımlarla, ayıplı ve düşünsel dünyasını ele veren bir açıklamayla şiddetle eleştirmiş ve üniversiteye rektör atamaya çalışmıştı. Kendisinden kaynaklı mı gerçekleşti bilemem ama amacına da ulaştı. Yapılan seçimlerde yeni rektörümüz Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz oldu.

Bu konuda ayrıntılı bilgilenmek isteyenler www.tokattanhaber.com sitesindeki “ Şaban Ceylan’dan ayıplı açıklama” başlıklı makalemi okuyabilirler.

Bu minvaldeki bir girişim, yine tam seçim arifesinde, dönemin Rektörü Prof. Dr. Sayın Mustafa Şahin için de servis edilmiş, olumsuz propaganda yöntemi ile rektör tayin edilmemesine çalışılmış ama hakkında iftira boyutuna varan yazılar kaleme alanlar hayal kırıklığına uğramışlar, Sayın Şahin tekrar ikinci dönemde rektör seçilmişti. İçtenlikle belirtmeliyim ki, tüm veriler başarılı bir rektörlük yaptığını göstermişti.

Şu konunun altını çizeyim, yeni seçilen rektörümüz Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz da dâhil, bu rektörlerin tamamı AKP siyasal iktidarları tarafından seçilmiştir.

İlginç olan, aynı siyasi akım tarafından seçilmelerine rağmen, bir önceki Rektör Sayın Prof. Dr. Bünyamin Şahin için zehir zemberek açıklamalar yapan, sanki devletin tüm kadroları kendinden olanlara tahsis edilecekmiş gibi, Rektör Bünyamin Şahin’i CHP’li ve İyi Partili insanları işe almakla suçlayan sendika başkanı şimdi kalkmış, yapılan atamalardan memnun olmalı ki, yargıya intikal etmiş ama sonuçlanmamış bir olay için Rektör Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz’a arka çıkıyor, destek veriyor. Yetmiyor, sosyal medya hesabından “…arka planında kimler olduğu belli olan bu operasyona kurban verecek kimsemiz yok. Oluşturmaya çalıştıkları anaforla kendi sonlarını hızlandırıyorlar” diyerek aba altından sopa gösteriyor. Rektör atamasında yetkili olmasa da etkili olduğu konusunda üstü örtülü mesaj veriyor. Keşke o arka planda olanlar kimler söylese de bilsek… Bu açıklamayı okuyunca insanın aklına “Daha önce de Sayın Bünyamin Şahin’e operasyon mu çekilmişti” sorusu akla geliyor?

Peki, Tokatlı ne yapıyor?  Rektör Prof. Dr. Fatih Yılmaz başka bir niteliğe sahip değilmiş gibi, “Tokat’ın evladı”, “Tokatlı rektör” diye sahip çıkıyor, bu doğrultuda paylaşımlar yapıyor. Rektör Sayın Fatih Yılmaz’a sahip çıkmamız gereken başka bir niteliği (vasfı) yok mu da yalnızca Tokatlı olduğu öne çıkarılıyor? Bu durum Sayın Rektör için üzücü ve aslında inciticidir.

Oysa gerek bir sendikanın, gerekse Tokatlıların üniversite gibi bir bilim yuvasının emanet edildiği bir rektör için arkasında durması gereken değerler siyasi taraftarlık, siyasi yakınlık, hemşerilik, akrabalık, “benden senden” duygusu değil,  liyakat olmalıdır.

Bu sözlerim yanlış anlaşılmasın. Yazdıklarımdan Rektör Prof. Dr. Sayın Fatih Yılmaz’ın liyakat sahibi olmadığı anlamı çıkarılmasın. Söylemek istediğim, bir ayırt edici özelliğe işaret etmeyen ve altı çürük sözde destekler en çok Sayın Rektöre zarar vermektedir. Bu kaş yapayım derken göz çıkarmaktır. Eğer üniversitede bir sorun varsa, gerçeği aramayıp, bunu taraftarlık duygusuyla savunmak en çok da üniversitemizin kurumsal kimliğine ve Sayın Rektör Fatih Yılmaz’a zarar verecektir.

Eğer bu iddiaların içtenlikle ve en uygun sürede çözüme kavuşturulması ve Rektör Sayın Fatih Yılmaz’a yardımcı olunması isteniyorsa öncelikle siyaset, cemaat, sendika ve taraftarlık duygusuyla hareket edenler rektörü rahat bırakmalıdır. Tokatlılar da yalnızca hemşehrilik duygusundan hareketle ve altını dolduramadıkları gerekçelerle Rektöre destek açıklamaları yapmak yerine, neler olup bittiğini anlamaya ve sorunların çözümü yolunda Sayın Rektörü rahat bırakmaya çalışmalıdırlar.

***

Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz 10 Aralık 2022 tarihinde Tokat GOÜ’nün yeni rektörü olmuştur. 23.12.2023 tarihi itibariyle göreve geleli bir 1 yıl 13 gün olmuştur. Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz’a sahip çıkmak isteyenler, öncelikle O’na zaman tanımalı, gerek hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili yargı sürecinin sonucunu beklemeli, gerekse üniversiteyi hangi noktadan alıp hangi noktaya getirdiğini /getireceğini izlemelidir.

Çünkü bir rektör için başarının kriteri; doğru ya da yanlış kişiselleştirilmiş olaylar değil,  öncelikle üniversiteyi aldığı nokta ile bıraktığı nokta arasında oluşturduğu pozitif farktır. Bir rektörün söz konusu iddialarla ilgili kişiselleştirilmiş olaylar için alacağı tavır, izleyeceği yol yöntem ve yargı kararıyla ortaya çıkacak sonuç onun saygınlığı ve güvenilirliğiyle ilgilidir. Rektör Sayın Fatih Yılmaz’ın hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili olarak hukuksal süreci başlatacağını duyurması ve bu yolla kendisini aklaması en doğru yoldur.

Nitekim üniversite web sayfasında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörlüğü tarafından bir Tekzip (düzeltme) Metni yayınlanmış ve 19.12.2023 tarihinde Halk TV kanalında gündeme getirilen iddialarla ilgili suç duyurusunda bulunulacağı ve yasal hakların kullanılacağına yönelik bir açıklama yapılmıştır.

Ancak Tokat’a Dair adlı Facebook sosyal medya hesabından ve GOÜ üniversitesi logosu kullanılarak çok daha ayrıntılı bir açıklama yayınlanmıştır.

Bu açıklamada söz konusu olayla ilgili soruşturmanın halen YÖK tarafından devam ettirildiği, Rektör Prof. Dr. Fatih Yılmaz göreve geldikten sonra, YÖK bünyesinde yürütülen soruşturmaya paralel olarak 2022 yılına ilişkin Uluslararası ilişkiler Koordinatörlüğünde yürütülen iş ve işlemler ile ilgili olarak inceleme ve soruşturma başlatıldığı, ilgili dönemde görev yapan kişiler hakkında sürecin titizlikle yürütüldüğü, Sayıştay Başkanlığı’nca, 2023 yılı başında yaptığı geçmişe dair incelemelerde, Uluslararası İlişkiler Koordinatörlüğündeki usule aykırı yersiz ödemeler tespit edildiği, sorumlulara geri ödemeye dönük sorgu çıkarıldığı ve mali yargı sürecinin devam ettirildiği”   belirtilmiştir.

Eğer Rektör Sayın Fatih Yılmaz Tokat’a Dair sosyal medya hesabından ayrıntılı olarak yapılan bu açıklamaya katılıyor ve bir itirazları yoksa bu açıklamada yer alan kişilerin de yapacakları açıklamalarla yargı sürecinin konuyu açıklığa kavuşturması beklenmelidir.

Yargı süreci konuyu açıklığa kavuşturmadan önce yapılacak “sana göre bana göre” türünden savunmalar, destekler ya da suçlamalar her kesim için de “peşin hüküm” mahiyetindedir ve kimseyi aklamaya ya da suçlamaya yetmez.

Şaban Ceylan gibi tarafgirliği açık ve bu bağlamda güvenilirliği sorgulananların bir yargı kararı olmadan Sayın Rektör’e koşulsuz destek vermesi ancak rektör hakkında endişe ve kuşkuları artırmaya hizmet eder. Hele hele Prof. Dr. Mücahit Eğri gibi deneyimli olduğunu düşündüğümüz bir Rektör Yardımcısının sosyal medya üzerinden Rektör Sayın Fatih Yılmaz’a verilen bu tür “duygusal” desteğe “beğeni” atması da yerinde olmamıştır.  

***

Gelelim “GOÜ Üniversitesi’nde de neler oluyor?” Sorusuna…

Önce bir konunun altını kalınca çizeyim.

Bir üniversite rektörü de dâhil (ki rektörlük bir meslek değildir), bu türdeki önemli makamlara gelen bir yöneticiden “ kusursuz olması ve her konuyu bilmesi” beklenemez.

Bu tür görevleri üstlenen yöneticiler bir “orkestra şefi” gibidirler.

Orkestra şefi, hiçbir enstrüman çalmaz, parça yorumlamaz. Her bir orkestra elemanı sadece kendi görevi kadar katkı sağlarken, orkestra şefi, orkestra elemanlarını yönlendirmekle sorumludur. Bu bağlamda bir rektör üniversitedeki akademik, idari ve teknik personelin yaptığını yapmaz, yaparsa zaten rektör olmaz. Orkestra şefine düşen orkestra elemanlarını seçerken “liyakate”, yönlendirirken de “uyuma ve hep birlikte ahenkli bir ses çıkmasına” yani yönetişime özel bir önem vermesidir.

Etrafın baskı ve yönlendirmeleriyle liyakatsiz elemanlardan orkestra oluşturulduğunda, ne kadar şeflik yapmaya uğraşılsa da ahenkli bir ses çıkmaz. Çünkü mükemmel bir bütün ancak mükemmel parçalardan oluşur. Ve ne yazık ki, üniversitemiz için gerekli mükemmel bir bütün için gerekli mükemmel parçaların bir araya getirildiğini söylemek kimi nedenlerle bugün için olası değildir.

Eğer üniversite elemanları  (akademisyenler,  idari ve teknik personel) ve de öğrencileri sahip oldukları düşünsel alanlardan çıkarak, kendilerini yeniliklere göre eğitir ve geliştirirlerse, unvanları ne olursa olsun, her bir üniversite çalışanı üniversitenin ve çalışanlarının sorunlarının çözümünde duyarlı olursa, pozisyonuna göre inisiyatif alırsa, “bana ne” demeden kendi alanında küçük bir sorunu çözerse, bir proje fikri üretirse, kurumsallaşma ve markalaşma çalışmalarına önem verirse, üniversitenin parasının kendi parası olduğunu düşünürse ve bütün bunları yaparken kamuoyundan yardım ya da destek talep ederse, o üniversite tüm kurumlarıyla işte o zaman tepeden değil, tabandan gelen gerçek güçle gelişir.

Ancak bunun için yukarıda işaret ettiğim mükemmel bir bütün için, mükemmel parçaların bir araya getirilmesi ve özellikle akademik kadroda oluşan endişe ya da rahatsızlıkların giderilmesi gerekmektedir.

Evet, Sayın Rektör bir siyasal iktidarının atamasıyla bu göreve gelmiştir. Elbette siyasete kayıtsız değildir. Ancak işi siyaset değildir. Çünkü siyasetin makamı bellidir Ne tür bir sonuçla karşılaşırsa karşılaşsın, siyaset üstü duruşuyla, tüm enerjisini ve zamanını önce üniversite ve bağlı kuruluşlarının, sonra da Tokat’ın gerçek sorunlarına ve kurumunu geleceğe taşıyacak olan konulara harcamalıdır.

Konudan bağımsız olarak söylüyorum, eğer bir rektör yönünü bilime ve tarafsızlığa değil de,  liyakatsizliğe, adamcılığa, siyasete, cemaatlere, sendikalara dönerse bilinsin ki orada “ ilim” değil, kamu yönetiminin son zamanlardaki paradigması olan “kaos” egemen olur.

Bu nedenle Sayın Rektör ve ekibi,  zaman ve enerji tüketen polemik ve kendisini siyasete çekmek isteyenlerin tuzağından sıyrılıp, sorunların çözümüne ve kendi öz işine odaklanmalı ve kendi alanlarında mükemmel olmaya çalışması gerekmektedir.

***

Şimdi can alıcı soruya gelelim. “Peki, Üniversite de sorun var mı?”

Olmaz mı? Her üniversite gibi Tokat GOÜ’ de de sorunlar vardır.

Önemli olan sorunlardan çok, tepe yönetiminin; Rektör ve yardımcılarının bu sorunlara nasıl yaklaştığı ve giderilmesi için ne tür çalışmalar yaptığı, ne tür önlemler aldığıdır.

Gerek üniversite akademi dünyasında, gerekse göz bebeğimiz üniversite hastanesinde çok ciddi sorunlar vardır ve bu sorunlar Rektör Sayın Fatih Yılmaz’a iletilmiş ve bu sorunların giderilmesi için çalışıldığına yönelik yanıtlar alınmıştır. Bu çalışmaların ne kadar gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği de özenle ve dikkatle izlenmektedir.

Ben kişisel olarak, üniversite ama özellikle de üniversitenin kamuoyuna dönük yüzük olan üniversite hastanesi ile ilgili olumsuz bir yazı ya da haber yapılmaması ve konuya hassasiyetle yaklaşılması gerektiğini düşünenlerdenim. Katılmayanlar olabilir, her ne kadar özellikle AKP hükümeti döneminde tam tersi bir uygulamaya maruz bırakılsa da, kişisel olarak üniversite ve bağlı kuruluşlarının hep siyasetin dışında tutulmasına özen gösterilmesi gerektiğini savundum. Üniversitedeki entelektüel sermayenin, sırf dengeleri muhafaza etmek, bir gruba ya da kişiye yakın olmak ya da bir unvan kapmak ve tabiri caizse “ele geçirmek” uğruna heba edilmemesi gerektiğine dair bir inancı korudum.

Okurlara hayali (ütopik) gelebilir, bu nedenle de üniversite ve bağlı kuruluşlarındaki sorunların siyasetin, cemaatlerin, siyasi yandaşlıkla öne çıkmış kişi ve kurumların etkisinde kalmadan,  tarafsızlık yaklaşımıyla ve akademiye yaraşır şekilde çözüme kavuşturulacağına dair bir inancı besledim ve beslemekteyim.

Bu inancıma tanıklık edeceklerini sanıyorum, hem Sayın Mustafa Şahin döneminde hem de Sayın Bünyamin Şahin döneminde bu inancımı ve tavrımı korudum.  Sayın Fatih Yılmaz döneminde de bunu sürdürmeye çalışıyorum.

Bildiğim kimi olumsuz gelişmelere karşın şimdilik böyledir demiyorum. Genel bir saptama olarak, bir sakıncaya dikkat çekmek için söylüyorum. Eğer bir üniversiteye atanan rektörün arkasında onun yüzünü ağartacak ve üniversitenin gelişimine çok önemli katkılar sağlayacak olan akademik kadro duramıyor, çeşitli vesilelerle memnuniyetsizliklerini dile getiriyor, buna karşın siyaseten ona yakınlık duyanlar, cemaatler, AKP düşünsel dünyasına yakın sivil toplum örgütleri, sendikalar vs. duruyor ve destek veriyorsa, ortada ciddi bir sorun vardır.

Bir hususu özellikle belirteyim. Bir bilge değilim. Kendi deneyimlerimi diğer insanların ötesinde görüyor da değilim. Sayın Rektöre ne yapacağını söyleyemem. Haddimi bilirim. Yazdıklarım, üzerinde düşünülmesi ihtimalinden hareketle salık vermeye çalıştığım hususlardır. Yazdıklarımın bu doğrultuda değerlendirilmesini arzu eder ve bu bağlamda buraya kadar yazdıklarıma şunları ekleyebilirim.

Rektör Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz’ın hakkında ileri sürülen iddiaları yargıya bırakarak, tüm mesaisini üniversitedeki sorunların giderilmesinde kullanması hem üniversitemiz kurumsal kimliği, hem akademi camiası hem de üniversiteye bağlı kuruluşlar ve hem de kendisi için daha yararlı sonuçlar doğuracaktır.

Rektör Sayın Fatih Yılmaz’ın bir “orkestra şefi” gibi davranarak, gerek üniversitedeki akademik kadroyla, hem de üniversite hastanesinde ki öğretim üyeleri ve idari personelle bir araya gelerek onların sorunlarını dinlemesi,  buralardaki sorunları ve sorun alanlarını ve çözüm önerilerini bizzat akademik kadrodan ve topluca (tek tek değil) dinleyerek saptaması ve bu doğrultuda planlamalar geliştirilmesi çok yararlı olacaktır.

Genellikle bu tür toplantılarda katılımcılar çeşitli nedenlerle gerçek düşüncelerini söylemekten kaçınabilirler. Bu nedenle bir kurum ya da kuruluştaki sorunların ve sorun alanlarının neler olduğu, bağımsız kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilecek anket ve gerektiğinde buna ek olarak yapılacak, 15-20 kişilik gruplardan oluşan odak grup görüşmeleri yoluyla saptanabilir, elde edilen veriler analiz edilebilir, kıyaslanabilir, öneriler geliştirilebilir ve yararlı olacaklar uygulamaya alınabilir.

Bunun için de Rektör Sayın Fatih Yılmaz varsa bir kuşatılmışlıktan öncelikle kurtularak, GOÜ’nün dışa dönük yüzü olan üniversite hastanesi başta olmak üzere, GOÜ akademi dünyası ile ilgili olarak kendisine başka ağızlardan aktarılan söylentilere itibar etmeyerek, kendisinden istenilen randevu taleplerini geri çevirmeyerek ya da başka makamlara yönlendirmeyerek, herhangi bir nedenden ötürü akademik personele kin ve husumet beslemeyerek, yansızlık duygusuyla ve soğukkanlı olarak, sorunlar ve rahatsızlıklar hakkında yukarıda sözü edilen yolla değerli bilgiler edinebilir ve veriye dayalı çözümler geliştirebilir. Akademi dünyasına ve elbette bir rektöre yakışan da budur.

Hatta bu yöntemin anket bölümü GOÜ öğrenciler için bile uygulanabilir ve onların da değerli olduğu hissi / bilinci geliştirilebilir.

Artık çağdaş yönetim anlayışının çok aktörlü, çok katmanlı, çok aşamalı ve katılımcı bir yönetişim model ve anlayışı gerektirdiğini Rektör Sayın Prof. Dr. Fatih Yılmaz’ın da bildiğinden kuşkum yok.

Bu nedenle gerek üniversite, gerekse üniversite hastanesinin gelişimini  stratejik planlamanın aktörleri kabul edilen akademik, idari ve teknik kadro ile sağlamaya yönelik bir zemini oluşturması hem söylentilerin önünü alabilecek, hem oluşan kimi önyargıları yok edebilecek, hem de özellikle öğretim üyelerinde önemsendikleri konusunda bir duygu oluşturarak, başarılı çalışmalar yapılmasının da önünü açabilecektir.

Umar ve dilerim ki, AKP’nin liyakatsizlik ve adamcılık düzeni Tokat GOÜ’de hüküm sürmez.

İlgili Yazılar

“Dostlar alışverişte görsün” konferansı

TOKATtan Haber

‘Türkiye dünya turizm trendinden kopabilir’

TOKATtan Haber

Doğru analize ne denir?”Erdoğan’ın önünde iki, Türkiye’nin önünde tek yol var”

TOKATtan Haber

Yorum Yaz