Mevkisini emanet değil, ganimet sananlara…
Siyaset, bir ülkenin ruh haritasıdır. O harita, yalnızca ideolojilerle değil, karakterlerle çizilir. Çünkü insanın karakteri neyse, siyaseti de odur. Kişi hırslıysa siyaseti kurnaz olur; ahlaklıysa siyaseti dengeli; korkaksa siyaseti puslu ve sinsi.
Machiavelli, Prens’te siyasetçinin doğasını anlatırken “Bir hükümdar hem tilki hem aslan olmalıdır” der. Tilkiliği hile olarak anlayanlar, cesareti zorbalıkla karıştıranlarsa, siyaseti kişisel çıkarların sahnesine dönüştürür. Oysa Machiavelli’nin tilkisi aklın, aslanı yüreğin simgesidir. Bugün siyaseti bu dengeyle yürüten kaç kişi kaldı?
Tokat’ta da manzara farklı değil. Küçük çıkarların büyütülüp, büyük değerlerin küçümsendiği bir siyaset iklimindeyiz. Particilik, liyakatin önüne geçmiş; samimiyet, hesap kitap uğruna rafa kaldırılmış. Kimileri mevkisini “emanet” değil, “ganimet” sanıyor. Oysa siyasetin özü, makam değil, hizmettir.
Bir siyasetçinin üslubu, aslında ruhunun dilidir. Tokat meydanlarında söylenen her söz, aslında bir karakter beyanıdır. Kimisi sözüyle onarır, kimisi sözüyle yakar. Düzeyli siyaset, fikir üretir; düzeysiz siyaset, dedikodu. Kimi insan inandığı için konuşur, kimisi duyulmak için. Bu fark, karakterin ölçüsüdür.
Bugün pek çok kişi siyaseti, geçim kapısı ya da öç alma alanı sanıyor. Oysa siyaset, insanın kendini sınadığı en ağır imtihandır. Dürüstlük, sadakat, nezaket… Bunlar bir siyasetçinin süsü değil, omurgası olmalıdır. Omurgasız insan, eğilip bükülür; eğilip bükülen siyaset de ülkesine hayır getirmez.
Tokat’ta siyaset uzun zamandır dostlukla değil, hiziple anılıyor. Oysa siyaset bir meydan savaşı değil, fikir sofrasıdır. O sofrada herkes kendi rengini getirir ama kibri değil. Çünkü kibir, siyaseti öldürür.
Kişiliksiz insanın siyaseti, şekilsiz bir çamur gibidir; eline geçen kalıba göre biçim alır. Bu yüzden bir gün sağda, bir gün solda, bir gün her yerde olurlar. Ama hiçbir zaman bir duruşta kalamazlar. Çünkü duruş, karakter ister. Karakteri olmayan, siyaseti her rüzgârda savrulan bir yaprak gibi yaşar.
Gerçek siyaset, iktidar hırsıyla değil, adalet duygusuyla yapılır. Tokat’ın tarihi, karakterli insanların izleriyle doludur. Taşlı sokaklarında yürüyen nice insan, makam görmeden de onurlu kalmayı bilmiştir. Bugün ihtiyacımız olan şey tam da budur: karakterli siyaset, kişilikli duruş, tutarlı yol.
Kişinin karakteri neyse siyaseti de odur. Bu cümle, yalnız bir tespit değil, aynı zamanda bir uyarıdır. Çünkü siyaset, bir karakter aynasıdır; o aynaya baktığında kendi yüzünü göremeyenler, başkalarının yüzünü karalamaya başlar.
Unutmayalım: Kişilik, bir insanın sessizliğindeki ahlaktır. O ahlakı kaybeden, hangi kürsüye çıkarsa çıksın, halkın gönlüne giremez.
Zeynep Zarife Üngör
