Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım atanması üzerine halkımız tarafından pek bilinmeyen “Neyin suç olduğu, neyin olmadığı”nı açıklamayı gerekli gördüm.
Çünkü, suç olmayan bir iş, işlem, tasarruf, eylem veya söylem bahane edilerek insanlar suçlanıyor, tutuklanıyor ve kısa bir süre için de olsa hürriyetleri veya çıkarlarından uzak tutuluyor ise buna “Faşizm” denir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtarıcı ve kurucusu olduğu Laik Demokratik hukuk Devleti Faşizme geçit veremez… Hukuk devletinde hiç kimse “kanaat” baz alınarak tutuklanamaz, yargılanamaz, cezalandırılamaz, özgürlüğü kısıtlanamaz, hürriyet ve çıkarlarından mahrum bırakılamaz.
Evet, gelelim konuyla, yani terör ve terör örgütüyle ilgili suçlara…
Kestirmeden gideyim. Terör Örgütü’ne üye olarak, silahlı veya silahsız biçimde terör örgütünün devlete karşı gerçekleştirdiği eylemlere iştirak etmek suçtur. Ancak bu terör örgütüne sempati duymak (sakın ha Ahmet Özer sempati duyuyor diye anlaşılmasın) suç değildir, düşüncedir. Terör örgütü lehine etkin (basın, yayın, bildiri gibi) propaganda yapmak suçtur. Fakat örneğin bir dost muhabbetinde terör örgütü lehine görüş bildirmek suç değil, düşünce beyanıdır.
Bunları yazarken zımnen veya algı yaratarak Ahmet Özer’i suçlamış veya savunmuş olmaktan şiddetle kaçınırım. Bu nedenle örneklemeyi bizi yönetmekte olan iradenin, küfrediyor görünmekte olsa da, esasen fevkalade muhabbet duyduğu Fetö suçlarına kaydırmayı uygun buluyorum.
Fetö’yle Fetö değil de Fethullah Hoca olduğu dönemde, yani 10-15 yıl önce dost, kanka, yoldaş veya arkadaş olmak suç değildir. Fethullah’ın ülkemiz aleyhine faaliyetleri ortaya çıktıktan sonra dahi, Fethullah ile dost olmak, al takke ver külâh olmak suç değildir. Hatta, Fetö olmadan önce veya sonra bu sümüklü zatın yurtlarında kalmak, hatta bedava kalmak, okullarında okumuş olmak, bankaları vasıtasıyla işlemler yapmak, kiralamalar yapmak, hatta küçük çıkarlar gözeterek arkasında Fetönün bulunduğu şüpheli derneklere bilmeden üye olarak sağladığı olanaklardan yararlanmak suç değildir.
Amma da savundum sümüklüyü değil mi? Ancak ne zaman ki bu herifin yurtlarında yönetici, okullarında öğretici veya bankalarında bilinçli etkin görevler aldınız; bu iş, işlem ve söylemler Fetö Terör Örgütü lehine etkin propaganda sayılacağı için suçtur.
Daha ötesi, silahlı veya silahsız olarak Fetö Terör Örgütü’nün eylem planı yönünde eylemlerde bulunmanız, tabii ki suçtur. Ancak bir başka disiplin dahilinde, bir başka kanunsuzluğu, hırsızlığı ortaya çıkarmak için, Türkiye Cumhuriyeti’nin âli menfaatlerini koruma amaçlı olarak eylemlerde bulunmuş iseniz; bu olumlu iş ve işlemlere kendi çıkarları için Fetö yanlıları da iştirak etmiş olsalar dahi, bu da suç değildir.
Örnekleyeyim. Mesela, TC Merkez Bankası soyulmakta… Veya bir takım devlet memurları, falanca gümrük kapısından ülkeniz için önemli varlıkları yurt dışına transfer etmek üzere… Siz de mesela Türk Tabipler Birliği üyesi veya Barolar Birliği üyesi olarak bu soygunun farkına vardınız. Derhal vatandaşlık görevini yapmaya soyundunuz, soygunu ortaya çıkarmaya gayret ediyorsunuz. Bir de baktınız ki Fetöcü olarak bilinen bir başka sivil toplum örgütü de aynı sizin gibi bir çalışma içinde. Bunlarla dayanışma içinde olmadığınız sürece yaptığınız eylem suç değil, yurttaşlık görevidir. Umarım anlatabilmişimdir.
Peki, bunca savcı, hâkim benim bu dediklerimi bilmiyor mu? Muhakkak biliyorlar, biliyor olmalılar… Ama asla onaylayamayacağımız mensubiyetleri, eğilimleri veya korkuları var veya olabilir. Günü kurtarmak için seslerini çıkarmıyor olabilirler.
Ülkemiz hukukunda “Rücu” anlayışı olmadığı için günün birinde hesap vermekten korkmuyor da olabilirler. Hatta suça o kadar bulaşmış olabilirler ki; bu düzenin asla değişmeyeceğine, bunun sürecin sonunda iktidarın asla verilmeyeceğine inanıyor olabilirler.
Zor günler bunlar…