Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Gazeteci olmak naif olmak değil, eleştirel bakış açısına sahip olmaktır

Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler (o da ne demekse, malum nedenlerle; örneğin iktidara yaranacak haberler yapmak yerine, nesnel haber yaptıkları için işinden olanlar gazeteci değilmiş gibi) günüydü.

Çalışan Gazeteciler günü Tokat’ta da kutlandı.

Bu günde, gerçekle çelişmeyen kutlama mesajları verilse, gazetecilerin halen yaşadıklarına ve içinde bulunduğumuz zamanın ruhuna uygun sade bir kutlama konuşmaları yapılsa, özellikle basın emekçilerinin içinde bulunduğu koşullara değinilse ve zor şartlar altında verdikleri emeğe teşekkür edilse hiç itirazımız olmayacak ve bir makale yazmak zorunda kalmayacağız.

Lakin bir kanser hücresi gibi toplumu tehdit eden “özürlü gazetecilik hastalığı” ortada iken, Sayın Valimizin süslü ve gerçek olmayan sözler ederek kutlama yapması anlaşılır gibi değildir.

Valimiz Sayın Dr. Ozan Balcı, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde basın mensupları ile bir araya gelerek, “Basın millet adına iş yapıyor. Basın demek millet demek.  İnsanların en doğal hakkı olan doğru haber alma hakkını basın mensuplarımız sayesinde kullanabiliyoruz. Bizim görmediğimiz pek çok şeyi farklı bir gözle görebiliyorsunuz. Bu yüzden ben basının çalışmalarını çok önemsiyorum ve kıymetli buluyorum” demiş

Valimizin bu sözleri gerek ulusal, gerekse yerel basının hal-i pür melalini özetlemekten çok uzaktır.

Söz söyleme hakları konusunda eşit ve adil durum yaratma konusuna gölge düşüren, çıkarlarına uygun davranmayan kişi, kurum ve kuruluşların haberlerine yer vermeyen, tehdit eden, çağdaş gelişmelerden ortalama düzeyde payını almamış, etik ya da ahlaki olanla olmayanın sınırlarını birbirinden ayıramayan, “gazeteciliğin en temel bakış açısı eleştirel olmaktır” kuralını çarpıtılarak, yalan yanlış, kara çalma demeden “yandaşlık” uğruna her şey yazılıp söyleyebilen, “bize taraf değilse muhaliftir, öyleyse bertaraf edilmelidir”  ya da “bize bir yarar sağlamıyorsa karalama ile defteri dürülmelidir” efeliğiyle ahkâm kesen “küçük zaferler” kazanmak ve “küçük kaleler zapt etmek” uğruna, herkes tarafından bilinen, kabul edilen kavram ve değerleri ters yüz eden bir basın için “doğru haber almak hakkını basın sayesinde kullanıyoruz” demek ne kadar gerçekçidir?

Bilinçli olarak kamuoyuna sürekli gol atan, çıkar elde etmeye kurulmuş (programlanmış), yaymacı (propagandacı), bireylerin “özgür düşünce” ye olan inançlarını bir “fantezi” olarak değerlendiren ve düşünceyi siyasi yetkeye tapınma, bireyleri de köle yaratıklar olarak gören, ne yazık ki, toplumun vücudunu sarmış bir yangıya (enfeksiyona) dönüşen bir medyanın “doğru haber alma hakkımıza” saygı gösterdiklerini nasıl söyleyebiliriz?

Milli, dini ve duygusal konularla ve kurgulanmış yalanlarla duyarlı vatandaşların yönlendirilebileceğini bilen, o yüzden de yalanlara sarılmakta sakınca görmeyen, farklı düşünenleri “ “hain” ilan eden, halkın kışkırtılmasının etkili bir yöntem olduğunu keşfeden, bu yolla erki yüceltmeye odaklanan, tek fikirli olan, kendilerine düş ürünü düşman yaratan,  herkesin yaşam biçimini denetlemeye çalışan,  onurlu bir yaşam, demokrasi ve temel insan haklarına ilişkin istekleri olan siyasi ve sivil karşıtçılığı bastırmak için gözdağı veren bir medyanın çalışmalarını nasıl kıymetli görebiliriz?

Ülkedeki yanlış uygulamaların değişmesi gerektiğine dair iki çift haberi veremeyen, her koşulda erki savunmayı görev bilen, bunun için de gazetelerinde tatlı su aydınlarını barındıran ve değişen durumlara ayak uydurmayı “değişim” adı altında pazarlamaya çalışan bir medyaya nasıl “millet adına iş yapıyor” diyebiliriz.

Hele “Basın demek millet demek, Basın millet adına iş yapıyor” sözü var ki evlere şenlik!

Vali Bey’in ettiği bu söz bir temenni olsa amenna diyeceğim ama temenni değil bir hüküm içeriyor.

Basının, hele de bugünlerde millet adına iş yaptığı söylenebilir mi?

Örneğin bu bağlamda Atatürk’ de “Basın milletin müşterek sesidir” demişti.

Ancak İster ulusal, isterse yerel basın olsun, istisnaları olsa da bugünlerde basının millet adına değil, “güç” adına ve çıkar sağlama amacıyla iş yaptığı ve gücün işitmek istediği “sesi” çıkardığı Bektaşi sırrı olmaktan çıktı.

Valimiz göreve geldiği günden bu yana Tokatlı basın mensuplarıyla hep çok güzel çalıştıklarını, bu çalışmaların hem şehrin hem de gazetecilerin kalitesiyle ilgili olduğunu kaydederek, “Özellik dikkatimi çeken bir nokta ise şu, Tokat’taki basın mensupları bir olaya dikkat çekerken bunu çok nazik ve naif bir şekilde yapıyorlar. Bu da ayrı bir yetenek. Bunun için de ayrıca tebrik ediyorum arkadaşlarımı” diyor.

Katılıyorum, Vali Bey’in dediği gibi gerçekten “Bu ayrı bir yetenek!”

Zira “gazeteciliğin en bakış açısı eleştirel olmaktır” kuralına, “yapıcı eleştiri” kavramına, Türkçe dilbilgisi kurallarına yabancı olmak, sorup sorgulamamak, buna karşın kişisel çıkarlarla ilkesel doğrular arasında ha bire gelgitler yaşamak, becerilerini şehrin mükemmelleştirilmesinde değil de, sadece kendilerini zenginleştirmekte kullanmak, işlerine geldiği gibi ve kendilerine uygun ahlaki kodlar üretmek gerçekten “ayrı bir yetenek!”

Sayın Valimizin, meslek ilkelerine karşı ilgisizliği, araştırma gazeteciliğine ilgi göstermemeyi, eleştiri yokluğu ya da sapmasını, beğenilmeyen ya da ters düşülen haber kaynaklarıyla sorunlu ilişkileri, dile özensizliği, “tehdit-şantaj” gibi onay görmeyecek birçok olumsuz anlayış ve davranışı,  işlerine gelmediğinde sudan bahanelerle başkalarına haksız ve gerçek olmayan savlar yönetilmesini, “nazik ve naif” gazetecilik olarak görmesi, yerel basının içinde bulunduğu durumun çıplaklığını örtmeye yetmemektedir.

Gazeteci ve hemşerimiz Sevan Çamlıca Bey’in Tokatlıların Yeri / Gülistan sayfasında belirttiği gibi, Tokat’ın işsizlik / göç / yatırım gibi sorunlarını hafta içinde Tokat’a gelen Bakan Sayın Berat Albayrak’a yansıtamayıp, can alıcı bir iki soru sormayıp gazetelerine “Tokat Büyürse Türkiye Büyür” manşeti atan bir yerel medya için “nazik ve naif” tanımı yapılması insana “Vali Bey acaba ironi mi yaptı? Yoksa gerçekten de böyle mi düşünüyor” dedirtiyor.

Yerel medyanın kalitesine gelince…

Sayın Valimiz de iyi bilir ki, yerel medya ile demokrasi ilişkisi kurulmaya çalışılır.

Bu yüzden yerel gazetelerin kalitesi elbette çok önemlidir.

Çünkü yerel gazetelerin kalitesi, demokrasinin de kalitesini etkiliyor.

Kamuoyunu bilgilendirme, haberdar etme görevinin yanı sıra, şehrin gelişimi için araştıran,  sorup, sorgulayan, gerektiğinde yapıcı eleştiriler ve çözüm önerileri getirerek demokrasinin yerelde güçlenmesine ciddi katkılar sağlarlar.

Yerel gazetelerin bulunduğu şehrin, yörenin sesi olsun, kamuoyu oluştursun, yerel aidiyet duygularını canlı tutsun,  kültürel mirası yaşatsın ve aktarsın. Bütün bunları yaparken de öncelikle bu şehirdeki yöneticilerin değil, vatandaşların yararını gözetsin istenir.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, mevcut günlük Tokat yerel gazeteleri ve yayın politikaları bu anlamda, çoğulcu bir anlayışı yaymak ve korumak, araştırmak, sorup sorgulamak, acı da verse gerektiğinde yapıcı eleştirilerde bulunmak konusunda yüksek bir marifetle donatılı değildir.

Özellikle toplumun ve sonrasında sivil toplum örgütlerinin sesi olma, bulundukları bölgedeki çalışmaları, medya etiği ve kişisel ahlak kavramları ve söz konusu coğrafyada kamuoyu oluşturulması anlamında yerel medya olarak karnemiz iyi değildir.

Kim bilir, Sayın Valimizin Tokat yerel medyasını “naif” bulması belki de yerel medyanın kalitesizliğine işarettir. Çünkü Naif; Türk Dil Kurumu’na göre “saf, deneyimsiz, acemice yapılan” anlamlarına gelmektedir ki, bu yakıştırma, Tokat’ta az sayıdaki başarılı basın emekçilerini saymazsak, Tokat yerel basınının genel durumunu özetler niteliktedir.

Bu nedenceyle kalemini ve vicdanını satmamış, meslek ahlakını her türlü çıkarın önüne koymuş, Türkçeyi, baş tacı etmiş gazetecilerin ” Gazeteciler Günü” nü en kalbi duygularımla kutlar, özgür bir çalışma ortamına kavuşmalarını dilerim.

İlgili Yazılar

Rusya ‘büyük oynuyor’

TOKATtan Haber

Tokat Belediyesi’ndeki orta düzey yönetici değişiklikleri…

TOKATtan Haber

Anadolu’nun İlk İsmi Kadın Kooperatifinin E-Ticaret Sitesi Oldu

TOKATtan Haber

Yorum Yaz