Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Ödünle ödül verilmez ve kazanılmaz

Atalarımız “marifet iltifata tabidir” demişler.

Lakin son günlerde iyiden iyiye ayağa düşen, konuya Fransız bir grup entel orta oyuncunun “çıkarcı ahlak” diyebileceğimiz bir ahlak anlayışıyla ve çok önemliymiş gibi cafcaflı sözlerle gerine gerine uygulamaya aldıkları “ödül törenleri”  ödül sistemini öldürüyor.

Sözünü ettiğim ödül sistemi, çocukluğumuzda ödevimizi yaptığımızda dondurma yememize izin verilmesi ya da bir yıl boyunca derslerimize çalışmamız karşılığında alınan bisiklet ödülü kadar masum değil.

Sözünü ettiğim ödül sistemi, “pazarlık” ya da “çıkarcı ahlak” düşüncesinden kaynaklanan, bir takım kodları olan, marifeti olanın değil, bu kavramlara uygun olanların ödüllendirildiği bir sistem.

Eğer öyle olmasa koskoca Nobel 2019 ödülü Bosna’da katliam yapan insanlık kasabı  Slobodan Milosevic’e destek veren Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilir miydi?

Ülkemizden ve Tokat dışındaki Tokatlıların düzenledikleri ödül törenlerinden de örnekler verebilirim.

Bu konuda insanların bencilliği ve çıkarcılığı tüm zamanlar için geçerli.

Elbette iyi örnekleri de var!

Ancak üzülerek söylemem gerekirse son günlerde ki, “ödül sistemi” genel olarak “çıkarcı ahlak” diyebileceğim bir ahlak anlayışını geçerli kıldığını göstermektedir.

Bunun arkasında insanın bencilliği ve çıkarcılığı var ve bu çıkarcı ahlak anlayışı ile verilen ödüller ne yazık ki, utanma ve vicdan duygularını da köreltiyor. Hak etmeyen insanlara neyin karşılığı verildiği bilinen ödüller, ödülü gerçekten hak edenlere yapılan büyük bir haksızlık olarak ortaya çıkıyor.

Bu nedenlerle ödülün kime verildiği, nasıl bir ödül verildiği değil, ödülü kimin verdiği önemlidir. Bu bağlamda bir ödülün saygınlığı genellikle ödülü veren kuruluşun mevcut durumuyla doğru orantılıdır.

Ödül; saygınlığından kuşku duyulmayan kurum, kuruluş ve kişilerce, bir ya da birden fazla kişiye, belirli bir alandaki yetkinliklerine karşılık, “çıkarcı ahlak anlayışıyla” değil, af buyurun yalakalıkla sıvanmamış “Marifet iltifata tabidir” anlayışıyla verilen bir armağandır ve ancak bu şekilde verildiğinde en anlamlı halini alır.

***

Üzülerek ifade etmeliyim ki, Tokat’ta ya da Tokat dışında “ödül” veren ve alan kişilerle ilgili yapılan haberler konusunda yerel medyanın karnesi iç açıcı değil!

Medyaya yansıyan haber ve yorumlardan genel anlamda “ödül alan veya veren kişi, kişiler ya da kuruluşlar sorumlu olsa da”, ortada Tokat yerel medyası da dâhil, kolektif bir sorumluluğumuz olduğunu görmezden gelemeyiz.

Medyanın bu hali gerçek anlamda aldığı ödülü hak eden kişi ya da kişilere de zarar veriyor.

Özetle, başarının ya da başarılı çalışmalar yapmanın en büyük değer haline geldiği bir ahlak anlayışı içinde vicdanın sesi olmak ve şehrin gelişimi için katkılar sunan, samimiyetle çalışan insanlara destek olmak mümkün!

Eğer “çıkarcı ahlak” anlayışının güç ve iktidar ile kurduğu sakat anlayışa prim vermezsek, şehrimiz için samimi duygularla çalışan insanların zarar görmelerine de engel olabiliriz.

***

Bu bağlamda Başkan Sayın Eroğlu’nun Fransa’da aldığı ödül geçtiğimiz hafta en çok konuşulan konulardan birisi oldu.

Yukarıda da belirtiğim gibi, medyaya yansıyan haber ve yorumlardan İlk olarak Sayın Başkan ya da ilgili basın bültenini hazırlayanlar sorumlu olsa da, ortada Tokat yerel medyası da dâhil, kolektif bir sorumluluğumuz olduğunu görmezden gelemeyiz.

Bu konuda olan bitene, bunlar üzerinden Tokat yerel medyasında yazılanlara bakın. İnsan sormadan edemiyor. Araştırmadan, sormadan, sırf yararlanmak duygusuyla yazıldığı izlenimini uyandırmak, yerel medyaya olan güveni sarstığı yetmezmiş gibi, muhataplarına da zarar vermiyor mu?

Ankara’da yerleşik bir dernek tarafından Fransa’da verilen söz konusu ödül ile ilgili haberler Başkan Sayın Eroğlu’nun eleştirel yanları bulunsa da yaptığı çalışmalarına zarar vermeyecek ve motivasyon kaybı yaşamayacak şekilde verilemez miydi?

Gerçeğin tam olarak yansıtılmadığı haberler, habere konu olan kişinin etrafında hayranlar, destekçiler, bir taraftar kitlesi de toplayabilir. Ya da haberi yapanlara geçici yararlar sağlayabilir. Ama sonuçta gerçekler gün yüzüne çıktığında, çarpıtılmış, ya da gerçeklikten kopmuş haberler sonuçta habere konu olan herkese zarar verecektir.

Bundan çıkarmamız gereken sonuç; yaşananlarla ya da olaylarla ilgili çoklu gerçekler olsa da, çoklu ahlaklar olmayacağı hususudur.

Özetle, çıkarın en büyük değer haline geldiği bir ahlak anlayışı içinde ne utancın ne de vicdanın sesi olabiliriz.

Kaldı ki, çıkarcı ahlak bir vebadır ve  Aristophenes’in de dediği gibi “en iyi ödül, insanın içinin rahat olmasıdır.

Uğraşı alanımız ve mesleğimiz ne olursa olsun, “İnsanın hayatta kazanabileceği en büyük ödül, birkaç gerçeği anlaması ve birkaç yanlışı ortadan kaldırabilmesidir.”

İlgili Yazılar

TÜİK açıkladı! Vatandaşın güveni geriledi

TOKATtan Haber

5 Milyon 200 Bin Kişi Kredi ve Kredi Kartı Borcunu Ödeyemedi: ‘Borç Yapılandırma Fonu Kurulsun’

TOKATtan Haber

Yalanı, iftirayı, hakareti mubah gören dindarlık

TOKATtan Haber

Yorum Yaz