Son günlerde hızlı dönüşümler seyreden olaylar bize, sağlam ve başarılı hizmet zeminine oturan, “iyi niyetli ve ehlileştirici rekabetçi” başarılı bir belediye başkanlığının gelişme derecesiyle, “yıkıcı rekabetçi ve çıkarcı” politik sistemin gelişme derecesi arasında çarpıcı ve sakıncalı bir paralelliğin olduğunu göstermektedir.
Elbette belediye başkanlığı ve içinden geldiği politik yapı siyasi çekişmeden uzak düşünülemez. Ama burada iki hususa dikkat edilmelidir.
İlkin, çekişme (rekabet) ile yağılık (düşmanlık) birbirine karıştırılmamalıdır. Siyaset bir “savaş” gibi düşünülmemeli, siyasette amaç karşındaki ortadan kaldırmak olmamalıdır. Karşıdakinin bir “düşman” değil, sadece bir “rakip” ya da yerel bir paydaş veya sade bir vatandaş olduğu kabul edilmelidir.
Bu, son derece önemlidir. Çünkü “rakip, varlığını meşru” gördüğündür. Düşmanınsa yok edilmesi hedeflenir. Oysa rakiple ya da farklı düşüncede olanlarla ile mücadele edilir. Rakip, kuralları belli bir oyun içinde yarışa tutuştuğundur. İkna etmen gerekendir.
İkinci olarak da, siyasetin salt rekabetten ibaret olduğu sanılmamalıdır.
Siyasetin rekabet kadar uzlaşmayı, işbirliğini ve sorumlulukla hareket etmeyi gerektiren bir boyutu da vardır. Ne kadar farklı noktalarda durulursa durulsun yine de arada ortak olan bir söz bulunabilir. Özellikle de yerel siyasette…
Siyasetçinin beceriklisi, bu ortak sözü bulan ve bu ortak söze gelebilendir.
Yapılan bilgi çarpıtmaları (dezenformasyonlar), temelsiz söylemler ve hileli yönlendirmeler siyasi kışkırtmalar için verimli bir zemin oluşturur. Bu zeminden kendileri için yarar sağlamak isteyenlerin ve bu çarpıtmaları kaşıyanların sayısı çoğalır. Yaşananları anlama çabası ve başkalarını dinleme ihtiyacı dibe vurur. Kutuplaşma derinleşir, yıkıcı rekabet alevlenir, siyasi ortam daha bir kırılgan bir hale gelir.
Siyasetçi gerçek sınavını böyle anlarda verir. Siyasetçinin çapı böylesi zor zamanlarda ortaya çıkar.
Kimi ilk aklına geleni ve kendisinden bekleneni söyleyip yangına körükle gidebilir. Kısa vadede bir kazanç da sağlayabilir. Ama uzun vadede bu davranışlar, bunu yapanları sıradanlaştırır.
Siyasetçiyi büyük yapan; sözün özünü söylemek gerekirse “ayak oyunlarından” ve söylentilerden uzak durması, bilgi çarpıtmaları, hileli yönlendirmeler, abartılı söylemler korkutma ve çarpıtmalar üzerinden bir çıkar elde etmeye çalışmaması, buna yeltenenleri de yapacağı bazı hamlelerle açığa çıkarmasıdır. Ve elbette bir sorun olduğunda, genellikle sorunun kendilerinden kaynaklanmış olma olasılığını hep düşünmeleri gerektiğidir.
Siyasetçiyi farklı kılacak olan zor zamanlarda taşın altına elini koyması, kışkırtmalara kapılmaması, nefret diline karşı durması, peşin suçlamalardan kaçınması, abartılı anlatımlardan uzak durması, söylemlerini gerçek ve tutarlı bilgiler üzerinden şekillendirmesi, bireysel ve toplumsal gerilimi düşürmesi ve uzlaşmaya kapı açmasıdır.
Diğer önemli bir husus da siyasetçi hem “yüksek ego” dan hem de “düşük ego” dan uzak durmasıdır.
Nasıl ki vücut ısımız yükseldiğinde ya da düştüğünde insanı hasta edebiliyor hatta öldürebiliyorsa, yüksek ve düşük ego da siyasetçiyi bitirir. Bir siyasetçideki ego vücut ısısı gibi olmalıdır, ne yüksek ne de düşük!
Dolayısıyla bir belediye başkanı, bir partinin vekili/vekilleri ve her anlayıştaki siyaset adamı kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, dışlamadan sadece düşünce, yerel proje ve çalışmalarını gündemde tutacak bir iletişim köprüsü kurma yoğunluğu üzerinde çalışmayı da göz ardı etmemelidir.
Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir iletişim, bilgisizliğin, bilgi çarpıtmalarının ve hileli yönlendirme girişimlerin panzehridir, sağlıklı bir gelişmenin de anahtarıdır.