Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Bakkala borç, kasaba borç, manava borç, komşuya borç, bankaya borç… Ve Kanal İstanbul ısrarı…

Artık ciddi ciddi düşünmeye başladım. Bu siyasal iktidar ülkeyi talan etmekte kararlı…

İnsanlar açlıkla, yoksullukla, işsizlikte savaşım verir ve bu kabustan uyanacakları günü beklerken, gözünü, kulağını ve vicdanını ülkede yaşanan yoksulluğa kapatmış iktidar “tuzu kuru zenginler” gibi Kanal İstanbul diye bir çılgın projenin peşine takılmış, inatla “yapacağım” diyor.

İktidarın çevre duyarlılığı olmadığını “siyanürle altın arama”, “bacalara filtre takılmasının ertelenmesi” gibi konulara duyarsızlığından anladım da, büyük çevre maliyeti yaratacağı bilimsel olarak açıklanan Kanal İstanbul projesindeki ısrarını ve inadını nereye oturtacağımı anlamakta zorlanıyorum.

Olmaz ama hadi çevreden geçtik diyelim.

Peki, adama sormazlar mı, 50 milyon lira para bulanamadığı için Katarlılara verilen (ya da işletme hakkı verilen) Tank Palet fabrikası ortada duruyorken, sadece kazı maliyeti 75 milyarı bulan Kanal İstanbul projesindeki ısrarın altında ne yatıyor diye?..

Ekonomik darboğazda olan Türkiye’nin, sadece kazı maliyeti 75 milyar lirayı bulacak bir projede ile iyice darboğaza sokulacak olmasının altında “Türkiye’nin talan edilmesi fikri” yatmıyorsa ne yatıyor?

Projeyi savunanların temel gerekçesi; geçen gemilerden gelir elde edilecek iddiası…

Tamamen komik ve uydurma bir iddia!

Montrö anlaşması gereğince, zaten boğazlardan ücretsiz geçiş hakkı olan, hatta kılavuz bile almayan gemiler neden para vererek bir kanalı tercih etsinler?

Gemilerin bu kanaldan geçmesi için boğazı gemi trafiğine mi kapatacaklar? Bunun Montrö Anlaşması gereğince olanaksız olduğunu, bu iddiayı ortaya atanlar bilmiyor mu?

Diğer bahane de Boğaz trafiği rahatlayacakmış! Boğaz’dan geçen uluslararası gemilerin Akdeniz’e ulaşması için kullanabilecekleri tek güzergâh Çanakkale Boğazı. İstanbul Boğazı’ndaki trafiği rahatlattıktan sonra Çanakkale’ye de mi bir kanal yapılacak?

Projeyi savunanların akla zarar bir başka iddiaları da şu!

Proje büyüklüğü Süveyş ve Panama Kanallarına eşdeğermiş. Türkiye’nin önü açılacakmış. Ülkenin dış ticaret hacmi büyüyecekmiş.

İyi de, Süveyş Kanalı, Akdeniz’i Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na bağlıyor ve gemiler Afrika’yı dolanmak zorunda kalmıyor. Panama Kanalı ise Atlas Okyanusu’nu Büyük Okyanus’a bağlıyor ve gemiler Amerika Kıtası’nı dolanmak zorunda kalmıyor. Kanal İstanbul sayesinde hangi gemi hangi kıtayı dolanmak zorunda kalmayacak?

Bu iddiaların saçma olduğunu projeyi savunanlar da biliyor ama “nasıl olsa vatandaş bilmiyor ya da onları uyuturuz” anlayışı bu?

Korkarım ki, bu inattan vazgeçmezler de, bu projeyi de birilerine “geçiş garantisi” ile yaptırırlarsa vay halimize. Kıçımızda külotumuz bile kalmayacak?

O kadar pervasızlaştılar ki, iktidarın bir milletvekili TBMM’ de aynı gerekçeyi, hem kendi milletvekilleri, hem de muhalefet milletvekillerinin gözlerinin içine baka baka söyledi iyi mi?

Hadi anladık! Kanal İstanbul projesinin yaratacağı paha biçilemez çevre maliyetlerini düşündükleri yok!

Peki, hem sürekli göç alan İstanbul’da, hem de sanayisi biten Anadolu’da yurttaşlar işsizlikten, parasızlıktan kan ağlarken, iktidarın sadece kazı maliyeti olarak 75 milyar lirayı bir kanala gömmekteki inadını nasıl açıklamalı?

Bakın, bir grup uzman, sadece kazı maliyeti 75 milyar lirayı bulan Kanal İstanbul projesinin fırsat maliyetine mercek tutmuşlar.

Buna göre 75 milyar liralık yatırım Kanal İstanbul yerine sanayiye harcanırsa Anadolu’da 13 ilin işsizlik sorunu çözülebilir, yaklaşık 150 bin kişiye istihdam yaratılabilir.

Düşünün! Resmi kaynakların verilerine göre yapılan hesaplamalar,  75 milyar liralık sanayi yatırımın 13 ildeki işsizlik sorununu çözdüğünü gösteriyor.

“2018 yılı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre imalat sanayiine 64,3 milyar liralık yatırım yapıldı. Özel sektörün bu yatırımları sonucunda 127 bin yurttaş istihdama dahil oldu. 1 yıllık ortalama enflasyonun yüzde 15 civarında olduğu varsayılırsa, 75 milyar liralık yatırımın yine yaklaşık 127 bin kişiye doğrudan istihdam yaratacağını söylemek hatalı olmaz. Dahası doğrudan 127 bin kişiye istihdam sağlayan stratejik sanayi yatırımları dolaylı olarak yaklaşık 500 bin kişiye iş imkanı sağlayabilir. Üstelik bu sadece kısa vadede gerçekleşir. Doğru bir sanayi planıyla uzun vadede istihdam çok daha verimli biçimde artırılabilir.

2019 yılında toplam işsiz sayısının yüzde 25 arttığı düşünülürse bu illerdeki toplam işsizliğin bugün yaklaşık 130 bin civarında olduğu tahmin edilebilir. Dolayısıyla Ekonomi Bakanlığı verilerine göre Kanal İstanbul projesi için 75 milyar liralık yatırımın, Zonguldak, Karabük, Bartın, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, Erzurum, Erzincan, Bayburt gibi illere dağıtılması halinde çok kısa süre içinde Anadolu kentlerindeki işsizlik sorunu neredeyse bitiyor. Bu yatırımın yaratacağı dolaylı imkanlarla Anadolu’daki işsizlerin yaklaşık yarısı istihdama dahil edilebiliyor.”

Bir de şunu anlamadık. Sadece İstanbul’un mu yatırıma ihtiyacı var?

Anadolu’da işsizlikle boğuşanlar yerlerinden yurtlarından oluyor, iş ve aş için memleketlerinden göç ediyor.

Alın size Tokat örneği. İçinde yaşayanlara, iş arayan çoluk çocuk sahibi olan analara babalara sorun bakalım, onların derdi Kanal İstanbul mu? Yoksa aş ve iş mi?

Peki, siyasal iktidar bunlara gözünü, kulağını ve vicdanını kapatmış ne yapmaya çalışıyor?

Paramız yok diye ülkenin en önemli değerini; tank palet fabrikasını üç kuruşa Katarlılara veren iktidarın sadece kazı maliyeti 75 milyarı bulan ve birçok açıdan sakıncalı bir projeyi yapma inadının arkasında ne var?

Hele bir düşünün!

İlgili Yazılar

“Türkiye’nin et stoku azalıyor, kırmızı ete en az yüzde 30 zam gelecek”

TOKATtan Haber

Zile’de asfalt çalışmaları devam ediyor

TOKATtan Haber

Uyumsoft, Lider ERP ve Dijital Dönüşüm Firması Ödülünü aldı

TOKATtan Haber

Yorum Yaz