Kadir Özbilgin Köşe Yazıları Manşet Tokattan

Başkan adaylarının “kentsel dönüşüm” vaatleri…

İzleyenlerin dikkatini çekmiştir.

Henüz vaatlerinin tamamını açık etmeseler de, bildiğimiz kadarıyla Başkan adaylarının en öncelikli vaatleri “kentsel dönüşümle” ilgilidir.

Hatta yaptığı basın toplantısında “Acil Eylem Planı Madde 1, başkanlığı sadece bir dönem yapacağım. Ben bu işi meslek edinmeyeceğim. Bir dönem yapacağım” dedikten sonra, sözlerini “Tokat’ı yıkacağım. Deprem yıkmadan ben yıkacağım” diye sürdüren bir başkan adayımız var ki, iç sesim “Eyvah yıkacak ve gidecek” deyiverdi.

Hem de üçte ikisini… Biraz daha düşününce iyice ürperdim. Tokat’ı bildiğini söyleyen ama Tokat’ın sorunlarıyla doğrudan doğruya yüzleşmemiş, yaşamamış, belediyenin mevcut kurumsal yapısı hakkında veriye dayalı fikri olmadığını düşündüğüm bir başkan adayının,  5 yılda Tokat’ı yıkıp, depreme dayanıklı bir şehir inşa etmesi inandırıcı geliyor mu?

***

Yazımın hemen başında değineyim, Tokat belediye başkan adayının, öğretimi, hangi partiye, hangi düşünsel alana, inanca ya da mezhebe sahip olduğu beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Beni ilgilendiren yanı; eğitimi (öğretimle eğitim aynı şey değildir, yüksek öğretim görmek eğitimli olmak anlamına gelmiyor, soran olursa arasındaki farkı anlatırım), kamu deneyimi olup olmadığı,  planlamaya, yönetişime, yönetsel etkinliğe, örgütsel verimliliğe ve bütçe disiplinine ne denli önem verip vermediği, toplumda ne denli tanınır ve güvenilir bulunup bulunmadığı, aday olacağı şehirde yaşayıp yaşamadığı, aday olduğu şehri ve insanlarını çok iyi tanıyor olup olmaması ve seçmene çoban kulübesinde padişah rüyası gördürmeye çalışmamasıdır. E bir de ayakları yere sağlam basan, genel geçer anlatımları değil de ayrıntı da içeren hangi proje ve vaatleri olduğudur.

***

Gelelim bu kentsel dönüşüm ya da şehri yıkıp yapma konusuna…

Ben ne zaman “kentsel dönüşüm” lafını duysam, “kentsel dönüşüm neyin dönüşümü?” diye sorarım.  Bu konuda da Nizamettin Bey döneminden başlamak üzere makaleler de yazdım.

Eğer bir mahalde bulunan konut sahiplerini kalıcı olarak başka bir mahalde yaptığınız yeni konutlara taşıyor, eski konutlarını yıkıp yenisini yapıyor, satıyor, burada oluşan rantı müteahhitlere sunuyorsanız bunun adı kentsel dönüşüm filan değildir.

Çünkü kentsel dönüşüm; eskimiş, yıpranmış bir mahallin rehabilite edilmesi, yenilenmesi ve o mahalde oluşan rantın, o mahallin sahipleriyle paylaşılması demektir.

Tokat Meydan Projesi eksiklikleri bulunsa da örnek bir kentsel dönüşüm projesidir.

***

Hiç kimse, bu saptamamdan “konut üretimi yapılmasın” anlamı çıkarmasın. Elbette tüm Türkiye’de olduğu gibi, Tokat’ta da en önemli sorunlardan birisi güvenli konutlarda barınma sorunudur. Sorun salt deprem tehlikesi de değildir. Barınma ihtiyacının giderilmesi de en temel haktır. Konut kiraları aldı başını gidiyor. Emekli maaşı 10 bin ve Tokat’taki kira bedelleri de bu paraya dayandı. Kim konut sahibi olmak istemez ki?

O nedenle de belediye başkan adaylarının depreme dayanıklı “konut üretimi” konusunu projelerinin en başına alması da çok doğaldır.

Sorun başkan adaylarının depreme dayanıklı konut üretimini ya da kentsel dönüşümü nasıl yapacaklarını bizi ikna edici tümcelerle anlatamamaları, genel geçer cümlelerle geçiştirmeleridir.

Şimdi gelelim başkan adaylarının bu kentsel dönüşüm veya sosyal konut yapmak ya da depreme dirençli kentler yapma vaatlerine…

Şahsen ben, kentsel dönüşüm bağlamında “Tokat’ı yıkacağım” diyenini duydum ama Sayın Eyüp Eroğlu dışında, herhangi bir başkan adayından, nerelerde, hangi ad altında, hangi sayıda ve ne kadar sürede ve hangi kaynakla konut üretimi yapacaklarına ilişkin somut bir anlatım duymadım.

Bırakınız devasa bütçe ve uzun zaman gerektiren depreme dirençli bir kent oluşturmayı, sosyal konut üretimi için bile hatırı sayılır bir kaynak ve süre gerekmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle, önümüzdeki yıllarda belediyelere ayrılan kaynaklarda yeterli artışın yapılamama ihtimali de göz önüne alındığında, ayakları yere sağlam basan somut vaatlerde bulunmanın ne denli yararlı olacağı anlaşılabilir.

Örneğin Sayın Eroğlu yeniden başkan seçilmesi halinde 1500 konut yapacağını söylüyor. Bu somut ve inandırıcı bir vaattir.

Neden inandırıcıdır? Çünkü Başkan Sayın Eyüp Eroğlu Topçam Mahallesi ve Yazıcıoğlu Bölgesi’nde toplam 735 dairenin yıkılıp, 2.122 daire yapıldığını, 377 dairenin yapımına devam edildiğini ve bunu “1.inci Kentsel Dönüşüm Hamlesi” olarak tanımladığını, Dedeman Otel’de yapılan, şehir paydaşlarının ve yerel medya mensuplarının da bulunduğu geniş katılımlı bir istişare toplantısında açıklamıştı.

Bu toplantıda ayrıca 1.947 konut ve işyerinin yıkılıp, 8.305 bağımsız konut ve işyerinin yapıldığı ve “Ada Bazlı Dönüşüm” diye tanımladığı konut + işyeri üretimlerinden de söz etti.

Sayın Eroğlu yine bu toplantıda; 153 hektarlık 5 yerde, yeni yerleşim yerleri ve 4000 bağımsız konut oluşturmaya yönelik imar uygulama çalışmalarının devam ettiğini ve bunun dışında “Yeni Tokat Projesi” kapsamında 10 bin konut, işyeri ve sosyal alanların olduğu 25 bin kişinin yaşayabileceği yeni imar alanları oluşturacaklarını katılımcılarla paylaşmıştı.

Yine bu toplantıda, evi olmayan dar gelirli ailelere 2024-2027 tarih aralığını vererek, ilk etapta 500 sosyal konut, ikinci etapta ise 500 sosyal konut yapmayı planladıklarını duyurmuştu.

Peki, Eyüp Eroğlu’nun konut üretimi konusunda 2024-2027 dönemi için söylediği vaatlerine inanmalı mıyız? Eğer bir insanın yaptıkları yapacaklarının teminatı ise,  önce yaptıklarına bakmalıyız.

Yukarıda sayılanlar yapılmış olanlar.

Beğeniriz ya da beğenmeyiz, eleştirilecek yanları bulunduğunu söyler ya da söylemeyiz ancak Sayın Eroğlu’nun bu yazının yazıldığı tarihte, 2014-2024 döneminde yapmaya söz verdiği vaatlerinin tamamına yakınını gerçekleştirmiş olması O’na inanmamız için yeterli bir sebep sayılabilir.

Sayın Eroğlu’nun gerçekleştirmiş olduğu proje ve vaatlerinde noksanlık ya da eleştirel yanlar bulunabilir. Nitekim bunlara yapıcı eleştirel bakış açısıyla zaman zaman değindiğimi okurlar da bilir. Ancak Sayın Eyüp Eroğlu’na “Tokat için ne yaptınız?” demek, vicdan sahibi hiçbir insana yakışmaz.

Sayın Eroğlu, Dedeman Otel’de yaptığı sunumda, yaptıklarının dışında kentsel dönüşüm yapmayı planladıkları yerler hakkında da bilgi verdi. Bunlar; Erenler, Seyitnecmettin, Akdeğirmen, Cemalettin, Hocaahmet, Camiikebir, Kabe-i Mescid, Semerkant Mahalleleri, Oğulbey, Örtmeliönü, Mehmetpaşa (bir kısmı), Çay (bir kısmı) Mahalleleri. Bu mahallelerde bulunan hak sahiplerinin nerelere taşınacağını da anlattı.

Bu mahallelerden Erenler, Seyitnecmettin, Akdeğirmen Hocaahmet Oğulbey, Örtmeliönü, Mehmetpaşa ve Çay Mahallelerinde toplam 3.199 konut üretimi yaparak 15.300 kişinin dönüşünün planlandığını, konut üretimine yönelik olarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan bir mahalle için önemli bir kaynak ayrıldığını da belirtti.

Bu mahallelerde ister kentsel dönüşüm, isterse sosyal konut adı altında yapılacak konut üretimlerinin, hak sahiplerinin tamamını memnun etmesi de mümkün olmayabilir. Ama planlama her şeydir, zaman alacak olsa da, doğması muhtemel sıkıntılar da çözüme kavuşturulabilir.

Mahallelerin yenilenmesi ya da sosyal konut yapımı konusunda belediyeyi rahatsız edebilecek, hak sahiplerini de mağdur edebilecek en önemli konu, belediyenin özel mülkiyet konusu olan kimi alanları rezerv alan ilan etmesi ve buraları, eski sahiplerinin dışında başka şahısların yararına kullanıma açmasıdır. Ki umarım böyle bir uygulama yaşanmaz.

Sonuçta gördük ki, Sayın Eroğlu dersine iyi çalışmış. Neyi nerede, hangi zamanda ve hangi sayıda yapacağına dair bir planlaması ve hazırlığı var.

Diğer belediye başkan adaylarının da “kentsel dönüşüm”, konut üretimi” gibi projeleri olması da çok doğal ve sevindiricidir. Ancak genel geçer cümleler yerine, onlardan da, bu işleri nasıl, nerede, hangi sürede, kaç adet yapacaklarına dair ayrıntıları duymak isteriz.

Hele de Murat Kurum’un 5 yılda 650 bin konut inşa edeceğini, bunun 300 binini 18 ayda tamamlayacağını ve konutları, 500 bin lirası hibe, 100 bin lirası da taşınma yardımı, 500 lirası da kredi olmak üzere 1 milyon 500 bin liradan vereceklerini duyunca hamasetin nelere uzandığını anlıyor insan.

Bu nedenle, Hacı Bektaş-i Veli’nin de dediği gibi, lafa söze değil, öze ve hale bakmalıyız.

Sözün etkili ve sarsıcı olması için konuşmaya “Tokat’ı yıkacağım” diye başlamak bir iletişim tercihidir ama altını dolduramadığınızda hamasete dönüşür, inanılır olmakta çıkar.

İlgili Yazılar

Tokat Bölge Planı İl Çalıştayı ve Başkan Eyüp Eroğlu (3)

TOKATtan Haber

İyi de bana sordun mu? Kimin parasını kime harcıyorsun arkadaş?

TOKATtan Haber

Ekmek zammını gündeme getirmek fırsatçılıktır.

TOKATtan Haber

Yorum Yaz