Gazeteci Sayın Kemal Vanlı sosyal medyadan (facebook) paylaştığı yazısında, yazdığı bağış yazısı nedeniyle Vali Sayın Ozan Balcı’nın kendisini aradığını ve gönderdikleri yazılarda “gönüllülük” ilkesinin altını özellikle çizdiklerini aktardığını bildirdi.
Günümüz mülki amirlerine bir haller oldu.
Sürekli “özü” pas geçen açıklamalara, hatalı olmasına karşın bir “yaptırımı“ (müeyyidesi) olmayan uygulamalara tanık oluyoruz.
Sayın Valinin yaptığı açıklama Gazeteci Kemal Vanlı’ yı tatmin etti mi bilmiyorum.
Ancak, Tokat İl Müftüsünün çalışanlarına yazdığı ve yaygın (bazıları ulusal diyor) medyadaki haberlere ve köşe yazılarına konu olan “bağış” yazısının, gönüllülük ilkesi ile uzaktan yakından alakası olmadığı, yoruma ihtiyaç duymayacak kadar açık seçik ortadadır.
Çünkü İl Müftüsü yazısında; “Bu cümleden olarak “az sadaka çok belayı defeder” fetvasınca İl Müftülüğü olarak, görevlilerimizin ilgili hesaplara gönüllülük esasına göre yapacağı yardımların maaşımızın en az % 10’ndan az olmayacağına ve her bir arkadaşımızın, “hayırda yarışın emrine” gereken hassasiyeti göstereceğine olan inancım tamdır. İlgili hesaplar ekte bildirilmiş olup, yardıma dair dekontların bir suretinin 17 Nisan’a kadar dairemize bırakılmasını rica ederim” diyor.
Hem, “az sadaka çok belayı defeder” deyip, arkasından hiç de azımsanmayacak bir tutarı; “maaşın %10’u oranında” belirleyerek bağış yapılmasını isteyeceksiniz, yetmeyecek yapılan yardımın dekontun bir suretinin daireye bırakılmasını bildireceksiniz, sonrada bunun adını “gönüllü bağış” koyacaksınız!
İl Müftüsünün çalışanlarına gönderdiği bu yazıyı okuyunca, Sayın Vali’nin “Asla zorla bağış yok. Valilik olarak kim ne yatırmış veya yatırmamış öyle bir detay bilgi istemiyoruz. Biz kurumların topladığı total rakamı istiyoruz” sözü havada kalmıyor mu?
Müftüye bakınız! Yapılacak bağışın tutarını belirliyor, yetmiyor dekontunu da istiyor.
Sonra da bağışlarda “gönüllülük ilkesinin” altının çizildiğine inanmamız bekleniyor.
Niksar Müftüsünün evlere şenlik yazısına değinmiyorum bile…
Aklımızla alay mı ediyorlar?
Böyle bir bağışın adı “gönüllülük” değil, olsa olsa “şartlara bağlanmış bağış” olur.
***
İl müftüsünün çalışanlarına gönderdiği bu bağış yazısında, çalışanlarında “gönüllülük” değil, “uysal” (teslimiyetçi) rızalarını istediği çok açıktır ve Sayın Vali’nin de bunun farkında olduğunu düşünüyorum.
Şunu özellikle belirteyim.
Sayın Valinin “Valilik Makamı” olarak (İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü kanalıyla) gönderdikleri bağış yazılarında “gönüllülük esasının” altı özenle çizilmiş ve kampanyanın Tokat’a yakışır şekilde desteklenmesi ve konuya ilişkin gerekli hassasiyetin gösterilmesi özellikle belirtilmiştir.
Ancak İl Müftülüğü bu bağışı çalışanlarından gönüllülük esasına göre, Tokat’a yakışır şekilde ve gerekli hassasiyeti göstererek toplamaya çalışmak yerine, bunların tersini yapmış, Tokat’ın ülkede olumsuz anılmasına neden olmuştur.
Sayın Vali’den beklenen, çalışanlarından gönüllülük esasına göre değil, talimatla bağış toplamaya çalışan, “siyasal erke şirin gözükmeye ”çalıştığı izlenimi veren, bilerek ya da bilmeyerek “siyasal erk ve yerel kamu otoritesi (valilik makamı) adına buyruk üreten” kurum yöneticilerine hak ettikleri yaptırımları (müeyyideleri) uygulaması, çalışanlarını kendi arzusuna göre çevirmeye, onlarda bir kabulleniş sağlamaya ve her şeyi örten ama toplumu ya da belirli bir ekibi zorunlu olarak dönüştürmeye çalışan idarecilere engel olmasıdır.
Bir de şu var.
Bir zamanlar, bir Tokat valisi, bir il müdürünü görevden almak istemiş ama alamamış, bunun üzerine de “Siz beni muktedir sanıyorsunuz ama bakın görün, muktedir değilim “ demişti.
Bu konuda, o günden bu güne değişen bir şey var mı yok mu bilmiyorum.
Kabul edilemez durumlar dışında kimsenin görevden alınmasını arzu da etmeyiz.
Ancak şu var ki; siyasal erk ya da yerel kamu otoritesi adına ve sınırları aşarak buyruk üretmeye çalışan kamu görevlilerine de bir yaptırım uygulanmalıdır.
Değil mi?
